Kant'ta saf aklın sınırı
Özet
Bir problem olarak akla sınır çizme; yani insan aklının neyi bilip neyi bilemeyeceği, doğru bilgiye nasıl ulaşabileceği veya nerde durması gerektiği geçmişten günümüze kadar felsefenin temel konularından biri olagelmiştir. Alman felsefesinin kurucu isimlerinden Immanuel Kant'ın eleştiri felsefesinde ulaşmak istediği temel amaç da, Critique of Pure Reason (Saf Aklın Eleştirisi) adlı eserinde belirttiği üzere, saf aklın bütün kapsamını, hem sınırları hem de içeriğiyle eksiksiz ve genel ilkelere göre belirlemektir. Kant eleştiri felsefesinde, klasik metafizikçilerin yaptığının aksine, metafizik bilgilerin pozitif bilimlerin yöntemleriyle bilinemeyeceğini savunmuştur. Kant'a göre eğer metafizik bir bilim olarak mümkün olacaksa, insan aklı neyin a priori olarak bilineceğini tespit etmek, bu temel üzerinde prensiplerini belirlemek ve bu prensiplerin uygulanabileceği alanın dışında kalan şeyleri bilimin dışında bırakmayı kabul etmek mecburiyetindedir. Metafiziğin bir bilim olabilmesi için, aklın deneyimi aşan bu etkinliğinin bilimsel açıdan dayanaklarının ve çerçevesinin açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla insan aklının neyi bilip neyi bilemeyeceği problemiyle ilgili olarak öncelikle ele alınması gereken, saf aklın deneyimden bağımsız olarak neyi, ne kadar ve nasıl bilebileceğinin belirlenmesidir. Bu bağlamda Kant eleştirisinde, a priori (deneyimde verilmeyen)-a posteriori (deneyimde verilen) kavramlarına paralel olarak fenomenal (duyu verileriyle deneyimlenebilen alan) ve numenal (duyu verileriyle deneyimlenemeyen alan) dünya ayrımlarını yaparak fenomenlerin bilgisini elde etmek mümkün iken, numenlerin bilgisini elde etmenin mümkün olmadığını iddia etmiştir. Kant bu iddiasını, deneyden gelmeyen ama deney-nesne bilgisiymiş gibi bilgimizi genişleten "sentetik a priori yargı"ların nasıl olanaklı olduğunu bu yargıların kaynak, kapsam ve sınırlarını göstermeye çalışarak temellendirmiştir. Bu problem "saf matematik nasıl olanaklıdır?", "saf doğa bilimi nasıl olanaklıdır?" ve "bilim olarak metafizik nasıl olanaklıdır?" sorularını da beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada, "saf aklın sınırı nedir?" problemi, Kant'ın eleştiri felsefesi üzerinden araştırılmıştır. Felsefe tarihinde bir mihenk taşı görevi gören Kant'ın eleştiri felsefesi; "eleştiri" ve "sınır" kavramları ile felsefe tarihine yönelttiği sorular ve cevapların Kant sonrası felsefeye yaptığı etkinin daha iyi anlaşılması için önem arz ettiğinden söz konusu kavramlar bağlamında irdelenmiştir. Çalışmanın temel amacı; Kant'ın geleneksel metafiziğe yönelik eleştirilerine yön veren aklın deneyimden bağımsız olarak kullanımı hakkındaki düşünceleriyle bilgiye çizdiği sınırları belirleyerek onun eleştiri felsefesinde "saf aklın sınırı" problemini tespit ve analiz etmek; tartışmalardan hareketle "saf aklın sınırı"nı açığa çıkartmaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışmada, akla çizilen sınırlar içinde Kant felsefesinde aklın teorik faaliyetlerine temel teşkil eden durum, olanak ve şartlar ortaya konmuş; transendental felsefenin temel argümanlarıyla "matematik ve doğa bilimlerinde sentetik a priori yargılar nasıl mümkündür?" sorunsalıyla birlikte "bilim olarak metafizik nasıl olanaklıdır?" problemi sistematik bir şekilde incelenmiştir. Bu inceleme göstermiştir ki, metafizik alanda sentetik a priori bilgi, yani metafiziğin nesnel nitelikte bir bilim olmasına imkân sağlayacak bir bilgi, metafizikte saf aklın sınırlarını aşmaktadır.