İş sağlığı ve güvenliği kültürü açısından Türkiye ve Japonya değerlendirmesi
Abstract
Bu çalışma, Türkiye ve Japonya arasında iş sağlığı ve güvenliği kültüründe mevcut olan benzersizlikleri ve bu iki ülkenin yasal düzenlemelerin hazırlanması ve günlük yaşama entegrasyonundaki farklı yaklaşımlarını inceler. Hem Türkiye hem de Japonya, dünya ekonomisinde önemli oyuncular olup iş sağlığı ve güvenliği kültürlerindeki farklılıklar iş kazaları ve meslek hastalıklarının engellenmesi için önemlidir. Japonya'nın çalışma düzenindeki detaylılık, disiplin ve organizasyon, ülkenin uzun yıllardır devam eden kültürel değerlerine dayanmaktadır. Öte yandan Türkiye'nin daha esnek, adapte olabilen ve çeşitli sektörlerde hızla değişebilen çalışma kültürü, tarihsel, sosyal ve ekonomik koşulların bir yansımasıdır. Bu çerçevede, Japon kültürünün Türkiye'deki uygulamalarla neden çeliştiğini ve benzer yasal düzenlemelerin farklı bir kültürde neden aynı başarıyı elde edemediğini anlamak için Hofstede'nin Kültürel Boyutlar Teorisi'ni de kullanarak bir değerlendirme yapmak faydalı olacaktır. Hofstede'nin Kültürel Boyutlar Teorisi, ulusal kültürlerin iş dünyasındaki etkilerini anlamak için altı temel boyutta incelenmesini önerir. Örneğin, Japonya genellikle yüksek belirsizliğe tahammül seviyesine sahip bir ülke olarak kabul edilir, bu da planlama ve detaylara verdikleri önemi açıklar. Aynı zamanda, Japonya kolektivist bir toplum olup bireyin değil grup ya da topluluğun menfaatinin önce geldiği bir yaklaşım sergiler. Türkiye'de ise, kolektivist ve bireycilik arasında bir denge söz konusudur. Bununla birlikte, iki ülke arasındaki iktidar mesafesi ve erillik-dişillik boyutlarında da farklılıklar bulunmaktadır. Bu çalışma, Hofstede'nin Kültürel Boyutlar Teorisi'ni temel alarak Türkiye ve Japonya arasındaki iş sağlığı ve güvenliği kültürel farklılıklarını aydınlatmayı amaçlarken iki ülkenin kültürel özelliklerinin bu kritik alanda nasıl etkili olduğunu anlamak, global iş birliği ve iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının daha etkin bir şekilde nasıl gerçekleştirileceği konusunda önemli içgörüler sağlayacaktır. Türkiye'de, toplumun birçok kesiminde görülen kadercilik ve tevekkül anlayışı, iş sağlığı ve güvenliği alanında da belirli etkilere neden olmaktadır. Kadercilik, bireylerin olayların ve sonuçların önceden belirlendiğine, kontrol dışı olduğuna inanmaları olarak tanımlanabilir. Tevekkül ise, önlem aldıktan sonra olası sonuçları kabullenme ve yüksek bir güce, genellikle Allah'a, tam bir güven içinde olma hali olarak tanımlanabilir. Bu iki kavramın iş sağlığı ve güvenliği bağlamında Türkiye'deki etkileri şu şekillerde görülebilir; Önlem almada gecikme: Kadercilik anlayışı, bazen bireylerin riskleri minimize etmek için proaktif adımlar atmalarını engelleyebilir. Eğer bir olayın ya da kazanın gerçekleşeceğine inanılıyorsa bu, önlem alma ya da güvenliği artırma konusundaki motivasyonu azaltabilir. Reaktif yaklaşım: Tevekkül anlayışı, kazaların ve olayların ardından bireylerin bu durumları kabullenmelerine ve "olması gerektiği gibi oldu" şeklinde düşünmelerine neden olabilir. Bu da oluşan sorunların kökenine inilmesini ve gelecekte benzer olayların engellenmesi için gerekli adımların atılmasını zorlaştırabilir. Eğitim ve farkındalık: İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri sırasında, bu tür bir kaderci yaklaşımın üstesinden gelmek için ekstra çaba sarf edilmesi gerekebilir. Çünkü bireyler, güvenlik prosedürlerinin gerçekten etkili olup olmadığı konusunda şüpheye düşebilirler. "Ne gerek var" ihmali kazayı doğurabilir. Yönetim yaklaşımı: Üst düzey yöneticiler ve işverenler de bu kavramlardan etkilenebilir. Özellikle maliyet ve zamanla ilgili baskılar altında iken bazı yöneticiler, güvenlik önlemlerini ihmal edebilir veya azaltabilir ve bu idrak ile "eğer bir şey olacaksa zaten olur" şeklinde bir ihmaller zincirine sebebiyet verebilir. Kültürel farkındalık ve değişim: Kadercilik ve tevekkül anlayışının iş sağlığı ve güvenliği üzerindeki bu etkilerini anlamak, organizasyonların bu konulara nasıl yaklaşması gerektiği konusunda rehberlik edebilir. Kültürel değerlerin farkında olmak ve bu değerlere saygı duyarak yaklaşım geliştirmek, iş yerinde daha etkili ve sürdürülebilir bir güvenlik kültürünün oluşturulmasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak, Türkiye'deki kadercilik ve tevekkül anlayışının iş sağlığı ve güvenliği üzerinde yüksek etkileri bulunmaktadır. Bu etkileri anlamak ve ona göre stratejik yaklaşımlar geliştirmek, iş yerlerinin hem daha güvenli olmasına hem de çalışanların bu konudaki farkındalığını ve katılımını artırmaya yardımcı olabilir. Japonya, hem kültürel hem de tarihi açıdan iş sağlığı ve güvenliği konularına özgün bir perspektifle yaklaşır. Özellikle "hazırlık varsa endişe olmaz" anlayışı, Japon kültürünün bir parçasıdır ve toplumun çeşitli alanlarında –özellikle iş hayatında- görülür. Ayrıca, Japon dini inançları ve toplumsal değerleri, bireylerin sorumluluk almasını ve işlerini en iyi şekilde yapma eğilimini de destekler. This study examines the uniqueness of occupational health and safety culture between Turkey and Japan and the different approaches of these two countries in the preparation of legal regulations and integration into daily life. Both Turkey and Japan are important players in the world economy, and differences in occupational health and safety cultures are important for the prevention of work accidents and occupational diseases. The detail, discipline, and organization in Japan's work pattern are based on the country's long-standing cultural values. On the other hand, Turkey's more flexible, adaptable and rapidly changing working culture is a reflection of historical, social and economic conditions. In this context, it would be useful to make an evaluation using Hofstede's Theory of Cultural Dimensions in order to understand why Japanese culture conflicts with the practices in Turkey and why similar legal regulations cannot achieve the same success in a different culture. Hofstede's Theory of Cultural Dimensions suggests examining national cultures in six basic dimensions to understand their impact on business. For example, Japan is often regarded as a country with a high tolerance for uncertainty, which explains their emphasis on planning and detail. At the same time, Japan is a collectivist society and adopts an approach where the interests of the group or community come first, not the individual. In Turkey, on the other hand, there is a balance between collectivism and individualism. However, there are also differences in the power distance and masculinity-femininity dimensions between the two countries. While this study aims to illuminate the cultural differences in occupational health and safety between Turkey and Japan based on Hofstede's Theory of Cultural Dimensions, it is aimed to understand how the cultural characteristics of the two countries are effective in this critical area, and to use global cooperation and occupational health and safety practices more effectively. It will provide important insights on how to do it. The understanding of fatalism and resignation seen in many parts of the society in Turkey also causes certain effects in the field of occupational health and safety. Fatalism can be defined as individuals' belief that events and outcomes are predetermined and out of control. Tawakkul, on the other hand, can be defined as the state of accepting possible consequences after taking precautions and having complete confidence in a higher power, usually Allah. The effects of these two concepts in the context of occupational health and safety in Turkey can be seen in the following ways: Delay in taking action: Fatalism can sometimes prevent individuals from taking proactive steps to minimize risks. If an incident or accident is believed to occur, this may reduce motivation to take action or increase safety. Reactive approach: The understanding of tawakkul can cause individuals to accept these situations and think "it happened as it should" after accidents and events. This may make it difficult to get to the root of the problems and to take the necessary steps to prevent similar incidents in the future. Education and awareness: During occupational health and safety training, extra effort may be required to overcome such a fatalistic approach. This is because individuals may doubt whether safety procedures are truly effective. Negligence of "what is needed" can cause an accident. Management approach: Senior managers and employers may also be affected by these concepts. Especially when under pressures related to cost and time, some managers may neglect or reduce security measures and with this understanding, "if something is going to happen, it will happen anyway", causing a chain of negligence. Cultural Awareness and Change: Understanding these effects of fatalism and tawakkul on occupational health and safety can guide how organizations should approach these issues. Being aware of and respecting cultural values can help create a more effective and sustainable safety culture in the workplace. As a result, the understanding of fatalism and trust in Turkey has high effects on occupational health and safety. Understanding these impacts and developing strategic approaches accordingly can help make workplaces safer and increase employee awareness and participation. Japan approaches occupational health and safety issues with a unique perspective, both culturally and historically. In particular, the understanding of "no worries if there is preparation" is a part of Japanese culture and is seen in various areas of society, especially in business life. In addition, Japanese religious beliefs and social values support individuals' disposition to take responsibility and do their best.
URI
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=8XDp50NEoa-l8c3N6_boQQhttps://hdl.handle.net/11491/9035