Muhyiddin İbnü’l Arabi’de akıl iman ilişkisi
Citation
Özdemir, F. (2020). Muhyiddin İbnü'l Arabî'de akıl iman ilişkisi (Yüksek Lisans Tezi).Abstract
Akıl iman ilişkisi konusunda tarih boyunca bir çatışma olduğu görülmektedir. Farklı din mensubu taraftarları, imanı tereddütsüz kabul edilmesi gereken bir unsur olarak gördüğünden, akıl kavramı yeri imana göre oluşturulmaya çalışılan ya tamamen dışlanan ya da tedbirli yaklaşılan bir kavram olmuştur. Aklın imanla ilişkisi dini epistemolojide bakıldığında ise, imanı önermelerin temellerinin kaynağı ve bu kaynakların doğrulanabilir olup olmadığı soruları gündeme gelmiş ve bu soruların temelini ise; hem iman kavramının farklı şekillerde anlaşılması hem de imanın temeli ve mahiyetiyle ilgili farklı düşüncelerin bulunması oluşturmuştur. İmanın temelinde kimilerine göre akli süreçler bulunurken kimilerine göre ise akli süreçlerle temellendirilemeyen unsurlar bulunmaktadır. Muhyiddin İbnü'l Arabî İslam düşünce tarihinde ortaya koyduğu düşünce sistemiyle çok tartışılmış, doğuda ve batıda hala isminden söz edilen ve hakkında birçok eser yazılan, önemli bir sûfî-filozoftur. İbnü'l Arabî'ye göre akıl, insanı Allah'ın vahdet bilgisine selbi olarak götüren bir araç olmakla birlikte marifet bilgisine yani O'nun Zâti bilgisini idrak etmesinde yetersiz kalır. Aklın idrak alanı gayb âlemi değildir çünkü akıl metafizik âlemin bilgisine ulaşamaz. Akıl sınırlıdır ve aklın üstünde olan bilgi kaynağı ise keşftir. Keşf ise bizi marifetin bilgisine ulaştırır. İnsanın amacı da marifetullaha erişmektir. Marifetullah ise Allah'ın Zâti bilgisine erişmek demektir. Marifetullaha erişmek ise keşf ile olur. Akıl bize Allah'ın varlığını gösterir, keşf ise Allah'ın bilgisine ulaştırır iman ise bize Allah'ın Zatını tanıttırır. Bundan dolayı akıl ve iman birbirini tamamlar ve kuvvetlendirir. Akıl imanın nuruyla aydınlanmalıdır ve imana tabi olmuş akıl gereklidir. İbnü'l Arabî ilmin rütbesinin, imandan daha üstün olduğunu belirterek ilme ulaşmada temel kaynak olan aklın önemini vurgulamış ve akılsız gerçekleşmeyecek olan imanın vurgusunu yapmış böylelikle de akıl ve imanın bütünlüğünü vurgulamıştır. There is a conflict seen throughout the history between reason and faith. Believers of different religions considered faith as an element to be believed without hesitation, hence reasoning became a way that is cautiously approached or shaped depending on belief or completely excluded. When the relationship between reasoning and faith is examined for religious epistemology, sources of religious postulates are questioned and whether this sources can be verified or not. The reasons underlie the questions are the existence of various perceptives on faith and conflicting opinions on the essence of faith. According to some people, faith can be grounded by rational processes and according to the others, faith has components that can not be grounded by rational processes. Muhyiddin Ibn Arabi is an important Sufi-philosopher who has been widely discussed with his thought system in the history of Islamic thought, whose name is still mentioned in the east and west and many works are written about him. According to Ibn 'Arabi, reason is a tool that leads people to the knowledge of Allah, even though it is incapable of bringing man to the knowledge of Allah. The realm of reason is not the unseen world because the mind cannot reach the knowledge of the metaphysical world. Reason is limited and the source of knowledge above the reason is discovery. Discovery leads us to the knowledge of ingenuity. The aim of the human being is to access the marifetullah. Marifetullah means access to the knowledge of Allah. Accessing the marifetullah is possible only with the discovery. The reason shows us the existence of God, and the discovery brings us to the knowledge of God, and faith brings us to introduce Himself. Therefore, reason and faith complement and reinforce each other. The person first conceives and then believes. A person who is not an intellect person is not even an amenable. Then unreasoned faith is unthinkable. Ibn Arabi stated that the importance of reason is superior to faith and emphasized the importance of reason, which is the main source for reaching the truth, and emphasized the faith which will not be realized without reason, thus emphasizing the integrity of reason and faith.