Roma İmparatorluğu'nda Maniheizm (MS III. - VI. yüzyıllar)
Özet
Bu araştırmada, milattan sonra üçüncü yüzyılda ortaya çıkışıyla birlikte Mezopotamya'dan başlayarak Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde Batı dünyasına yayılan Maniheizm'in, Roma coğrafyasında geçirdiği tarihsel süreç ve bu sürece etki eden dinî-siyasî faktörler incelenmiştir. Maniheizm üzerine yapılan araştırmalar kapsamında iki farklı disiplini birbirine bağlayan bu araştırma, bir yandan Maniheizm'in Roma İmparatorluğu'ndaki tarihini ve erken dönem Hıristiyan geleneğiyle olan etkileşimini inceleyerek Dinler Tarihi araştırmalarına, diğer yandan dönemin dinî atmosferinin anlaşılmasına yönelik yeni bakış açıları ortaya koyarak Roma Tarihi üzerine yapılacak geç antikçağ araştırmalarına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu amaca uygun olarak araştırmaya yönelik bulgular ele alınırken deskriptif yöntem, klasik tarih ve karşılaştırmalı tarih metotları ile antik metinlerde yer alan bilgilerin tarihsel bir perspektif içerisinde doğru şekilde yorumlanmasına imkân veren metinsel içerik analizi yöntemi kullanılmış; ayrıca fenomenolojik yöntemin aşamalarından biri olan empatik yaklaşım metoduna başvurulmuştur. Araştırmanın temel problemini, Maniheizm'in Roma coğrafyasına ne zaman ve hangi yollarla girdiği, imparatorluk sınırları içerisinde hangi bölgelere kadar ulaştığı, toplum üzerinde ne düzeyde etkili olduğu ve Roma İmparatorluğu'na oldukça hızlı giriş yapan bu dinî geleneğin, yine benzer bir hızla bu topraklardaki etkisini kaybedişinin hangi etmenlere bağlı olarak gerçekleştiği hususları oluşturmaktadır. Bu bağlamda araştırmanın birinci bölümünde öncelikle Maniheizm'in ortaya çıkışı, bu sırada Roma İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu siyasi, sosyo-kültürel, ekonomik ve dinî durum ile Maniheist geleneğin Roma topraklarına yayılmasını sağlayan misyon anlayışı incelenmiş, ardından Maniheist misyonerlerin hangi yolları kullanarak Roma coğrafyasına girdiği ve bu coğrafyada hangi bölgelere kadar ulaştığı konusu ele alınmıştır. İkinci ve üçüncü bölümlerde ise Maniheizm'in hangi etmenlere bağlı olarak Roma topraklarındaki ivmesini kaybettiği hususuna değinilmiştir. Bu etkenlerden ilkini, Hıristiyan din adamlarının Maniheizm karşıtı mücadelesi; ikincisini ise Roma imparatorlarının Maniheizm'e yönelik izlediği siyaset oluşturmaktadır. Buna dayanarak ikinci bölümde Hıristiyan kilisesinin Maniheistlere karşı verdikleri mücadele ile onlara karşı çıkma gerekçeleri tartışılmış; üçüncü bölümde ise İmparator Diocletianus'tan (285-305) Iustinianus'a (527-565) kadar geçen yüzyıllar içerisinde değişen ve giderek yoğunlaşan Maniheizm karşıtı Roma yasaları ve bunların Maniheistlerin ilerleyişi üzerindeki etkisi ele alınmıştır. Araştırmanın sonucunda, gelişmiş ve sistematik bir misyon anlayışı benimseyen Maniheist geleneğin alışılagelen inançları yok etmediği, aksine tam da ihtiyaç duyulan bireysel kurtuluşa önem verdiği için Roma toplumu içerisinde hızlı bir şekilde kabul gördüğü ve sahip olduğu gelişmiş misyon anlayışı sayesinde Mezopotamya'dan başlayarak Suriye, Mısır, Filistin, Anadolu, Balkanlar, Kuzey Afrika, İtalya, İspanya ve Galya'yı da içine alacak şekilde dönemin tüm Roma eyaletlerine ulaştığı saptanmıştır. Maniheizm'in üç yüz yıl boyunca varlık gösterdiği Roma topraklarındaki etkisini kaybedişinin ise, Roma iktidarı ve Kilise arasında kurulan ittifakın bir sonucu olarak gerçekleştiği görülmüştür.