Yazar "Balsak, Deniz" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
  • Küçük Resim
    Öğe
    Bakri balloon placement effectively treats uterine atony and placenta previa
    (Taylor and Francis Ltd., 2017) Tahaoğlu, Ali Emre; Balsak, Deniz; Erdoğdu, Emre; Bakır, Mehmet Sait; Akşin, Şerif; Bala, Mesut; Toğrul, Cihan; Yalınkaya, Ahmet
    The aim of this study was to explore the success rates of Bakri balloon placement in patients with placenta previa and uterine atony. In addition, we compared bilateral internal iliac artery ligation (B-IIAL) and Bakri balloon placement in terms of their ability to inhibit haemorrhage in postpartum placenta previa patients. The hospital reports filed annually from 2010 to 2015 were reviewed. In total, 54 patients were evaluated: 42 patients with placenta previa and uterine atony were treated with Bakri balloons, and 12 placenta previa patients with postpartum haemorrhage underwent B-IIAL when medical treatment failed. The results showed that the success rates of Bakri balloon placement rate in placenta previa and uterine atony patients were 71.4% and 89.2%, respectively. The comparative analysis of placenta previa patients treated via Bakri balloon placement and B-IIAL showed that the requirements for packed red blood cell and fresh frozen plasma, pre- and post-partum haemoglobin levels, pre- and post-partum platelet counts, and hospitalization times differed significantly between the two groups (all p < 0.05). Bakri balloon tamponade could be considered an effective treatment for placenta previa and uterine atony. The technique is minimally invasive and can serve as a second-line treatment for patients with postpartum haemorrhage when medical procedures fail. © 2017 The Author(s). Published by Informa UK Limited, trading as Taylor & Francis Group.
  • [ X ]
    Öğe
    Effects of potentilla fulgens as a prophylactic agent for ischemia/reperfusion injury in the rat ovary
    (Science Printers and Publishers Inc., 2015) Toğrul, Cihan; Balsak, Deniz; Ekinci, Cenap; Seçkin, Kerem Doğa; Ekinci, Aysun; Tahaoğlu, Ali Emre; Bademkıran, Muhammed Hanifi; Görkem, Ümit; Yaman Görük, Neval; Güngör, Tayfun; Deveci, Engin; Şeker, Uğur
    OBJECTIVE: To investigate the effects of Potentilla fulgens as a prophylactic agent on ischemia/reperfusion (I/R) injury in the rat ovary. STUDY DESIGN: A total of 32 Wistar rats were divided into 4 equal groups: (I) sham, (II) ischemia, (III) ischemia+reperfusion, and (IV) I/R+Potentilla fulgens. In groups I and II, ovary torsion was not performed and no drug was administered. In group III, 1 hour of ischemia and 2 hours of reperfusion were performed and no drug was given. Group IV received 400 mg/kg/day Potentilla fulgens intraperitoneally 5 days before I/R injury. RESULTS: The detorsion group showed preantral ovarian follicles and corpus luteum around the blood vessels and positive expression of vascular endothelial growth factor (VEGF). In the Potentilla fulgens group (IV) the stromal vascular endothelium with weak expression of VEGF was detected in small areas, and the ovarian follicles and the corpus luteum showed negative expression of VEGF. In the detorsion group the theca cells and apoptotic cells in preantral follicles showed positive expression of E-cadherin in the ovarian surface epithelium. Moreover, the E-cadherin expression was found to be positive in terms of follicular development, theca cells, granulosa cells, and corpus luteum. Potentilla fulgens, given after ischemic injury and apoptosis, was seen to decrease the effect of Bcl-2 expression. CONCLUSION: These results provide compelling evidence that the expression of E-cadherin in the ovary is an important component of ovarian function. © Science Printers and Publishers, Inc.
  • [ X ]
    Öğe
    Emergency peripartum hysterectomy: our experience
    (Springer London, 2016) Tahaoğlu, Ali Emre; Balsak, Deniz; Toğrul, Cihan; Obut, Mehmet; Tosun, O.; Çavuş, Yunus; Bademkıran, Muhammed Hanifi; Budak, Mehmet Şükrü
    Purpose: To investigate the incidence of and reasons for emergency peripartum hysterectomy (EPH) between 2009 and 2013 in our hospital, one of the three hospitals with the highest rates of delivery in Turkey. Methods: A retrospective study. Seventy-six peripartum hysterectomies were evaluated. We compared the modes of delivery and examined whether bilateral internal iliac artery ligation was performed. Results: The incidence of EPH was 0.77 in 1000. The majority of cases involved multiparity, uterine rupture, placenta praevia, or placental invasion abnormalities. The most frequent reason for EPH was uterine atony (64.5 %). There was no statistically significant relationship with mode of delivery; however, the complication rate and requirement for fresh frozen plasma were significantly (p < 0.01) related to whether bilateral internal iliac artery ligation was performed. Conclusion: Uterine atony was the most common indication for EPH. The most important step to avoid performing EPH is to calculate patients’ risks for postpartum bleeding. Postpartum haemorrhage may not be preventable, but when it happens, obstetricians must be prepared to perform EPH, and in high-risk patients, to perform internal iliac artery ligation. © 2015, Royal Academy of Medicine in Ireland.
  • Küçük Resim
    Öğe
    Endometrioma gibi görünen izole primer kist hidatik olgusu
    (Galenos Yayınevi, 2016) Balsak, Deniz; Tahaoğlu, Ali Emre; Toğrul, Cihan; Budak, Mehmet Şükrü; Bademkıran, Muhammed Hanifi
    İnsan hidatik kist hastalığı çoğu zaman echinococcus granulosusun neden olduğu parazitik bir hastalıktır. Özellikle karaciğeri etkilese de diğer organlarda da görülebilmektedir. Burda endometrioma olduğu düşünülen akut pelvik ağrıya neden olan adneksial kitlesi olan infertilite nedeniyle laparaskopik olarak opere edilen olgumuzu sunuyoruz.
  • Küçük Resim
    Öğe
    İsteğe Bağlı Küretaj Olan Kadınların Kontrasepsiyon Yöntemleri ve Küretaj Nedenleri Açısından Değerlendirilmesi
    (2015) Budak, Mehmet Şükrü; Toğrul, Cihan; Balsak, Deniz; Sakar, Mehmet Nafi; Tahaoğlu, Ali Emre; Sedat Akgöl; Şentürk, Mehmet Baki
    Amaç: Aile planlaması polikliniğine başvurup isteğe bağlı kürtaj yapan kadınların gebe kalırken kullandıkları kontraseptif yöntemler ve kürtaj nedenleri açısından değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntemler: Diyarbakır kadın doğum ve çocuk hastalıkları hastanesine 01/01/2014-31/03/2014 tarihleri arasında aile planlaması polikliniğine başvurup isteğe bağlı kürtaj yaptıran ve çalışmaya katılmayı kabul eden 84 hasta değerlendirmeye alınmıştır. Veriler katılımcılar ile yüz yüze görüşülerek alınmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan kadınların yaş ortalaması 34.18±6.62 yıl, paritesi 4.73±2.75, yaşayan çocuk sayısı 4.21±2.26 ve daha önce isteğe bağlı kürtaj sayısı 0.44±0.84’ dır. Katılımcıların gebe kalırken %58.3’ü kontraseptif yöntem kullanmaktaydı. Kullanılan kontraseptif yöntemler içinde en sık kullanılanı % 53 ile geri çekme yöntemi olarak saptandı. İkinci ve üçüncü sırada ise kondom % 28.5, OKS % 14.2 olduğu saptandı. Kadınların kürtaj nedenleri açısından bakıldığında geçim sıkıntısı %44 ve çocuk istememe %22.4 olarak saptandı. Sonuç: Düşük sosyoekonomik düzey ve düşük eğitim düzeyleri istenmeyen gebeliklerin başlıca nedenlerini oluşturmaktadır. Aile planlaması eğitimleri düzenli ve devamlı bir şekilde yapılmalıdır.
  • Küçük Resim
    Öğe
    Komplet mol ve canlı fetusun birlikte bulunduğu ikiz gebelik: Olgu sunumu
    (Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği, 2014) Tahaoğlu, Ali Emre; Balsak, Deniz; Toğrul, Cihan; Seçkin, Kerem Doğa; Satıcı, Mehmet; Gül, Erdoğan; Balsak, Berrin; Güngör, Tayfun
    Hidatiform mol, paternal kaynaklı genetik bir bozukluktan kaynaklanan anormal fetoplasental gelişim ve villöz trofoblast hiperplazisi ile karakterize patolojik bir gebelik durumudur. Canlı doğum ile birlikte görülen komplet mol genellikle dizigotik ikizlerden birinin normal karyotipe sahip olduğu, diğer ikiz eşinin ise genetik anormalliklerden dolayı komplet hidatiform mol gelişmesi ile birlikte olduğu durumda görülür. Bizim olgumuz daha önce antenatal takibi olmayan tam servikal açıklık ile doğumhaneye kabul edilen ve doğum sonrası plasenta çıkarılırken veziküllerin görülmesi ile ön tanısı konulup, patoloji ile tanısı kesinleştirilen göç eden Suriye vatandaşı bir gebedir. Çok çok nadir görülen bu durumun postpartum takibi de gestasyonel trofoblastik neoplazi gelişimi yönünden önem arz etmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Perinatal outcomes of sonographically detected nuchal cord in southeastern Turkey
    (S.O.G. CANADA Inc., 2017) Balsak, Deniz; Erol, Onur; Töz,Emrah; Tahaoğlu, Ali Emre; Toğrul, Cihan; Eser, Ahmet; Akşin, Şerif; Balsak, Berrin
    Purpose: To investigate the outcomes of pregnancies with a sonographically detected nuchal cord (NC) from a single center in southeastern Turkey. Materials and Methods: A retrospective study was carried out at Maternity and Child Health Hospital Diyarbakir, Turkey, between 2011 and 2013. A total of 477 pregnancies with sonographically detected NC during the second and third trimester of gestation (20-40 weeks) were included. The control group consisted of 1,043 randomly selected pregnancies without NC matched for gestational age at the time of ultrasound examination. Outcome variables, including maternal age, parity, gestational age at delivery, mode of delivery, intrapartum fetal heart abnormalities, meconium-stained amniotic fluid, birth weight, and one-and five-minute Apgar scores, were compared between the two groups. Results: There were no statistically significant differences in any of the outcome variables between patients with sonographically detected NC and controls. Conclusions: The presence of NC indicates a need for increased care but is not associated with adverse perinatal outcomes.
  • Küçük Resim
    Öğe
    Üriner sistem anomalisi saptanan fetuslara yaklaşım
    (Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2015) Balsak, Deniz; Başoğul, Nurgül; Toğrul, Cihan; Başoğul, Ömer; Seçkin, Kerem Doğa; Karaaltı, Mehmet Onur; Tahaoğlu, Ali Emre; Budak, Mehmet Şükrü; Görkem, Ümit
    Amaç: Fetal üriner sistem anomalisi saptanan olguların antenatal takibi ile yönetiminin belirlenmesi ve neonatal sonuçlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışma Ocak 2004-Ocak 2005 yılları arasında Ege Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde antenatal ultrason ile tespit edilen 57 olguyu içeriyordu. Olgular fonksiyonel böbreği olmayan (Grup 1) en az bir fonksiyonel böbreği olan (Grup 2) ve sadece pyelektazi izlenen (Grup 3) fetuslar olmak üzere 3 gruba ayrılarak incelendi. Renal pelvis ön arka çapı ?5 mm olan olgular pyelektazi olarak kabul edilerek çalışmaya dahil edildi. Renal pelvis ön arka çapları progresyon açısından 30. gebelik haftasından önce ve sonra değerlendirildi. Postpartum böbrek anomalili tanıları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Non-fonksiyonel böbrek (Grup 1) nedeniyle 8 olgunun 3’ü abort ettirildi, diğer 5 fetus doğum sonrası exitus oldu. Grup 2’de yer alan 1 olgu doğum sonrası opere edildi. Unilateral ve/veya bilateral pyelektazi nedeniyle izlenen (Grup 3) 48 olgunun 15’inde postpartum incelemede üriner sistem anomalisi saptandı ve 11’ine operasyon uygulandı. 28 pyelektazi olgusu neonatal dönemde idrar yolu enfeksiyonu nedeniyle antibiyotik tedavisi aldı. Üç olguya prenatal dönemde amniosentez uygulandı. Bunlardan birinin gebeliği down sendromu nedeniyle sonlandırıldı. 57 olgunun 8’inde (%14) anhidramniyos ve dört olguda (%7) polihidramniyos tespit edildi. Sonuç: Üriner sistem anomalileri prenatal dönemde tespit edilmesi, gerek gebeliğin sonlandırılması gerekse gebeliği devam eden olgularda amniyosentez yapılması veya doğum sonrası yenidoğanın takibe alınmasında büyük öneme sahiptir. Özellikle prenatal dönemde masum gibi görünen, temelinde organik lezyon bulunan hafif renal pelvis dilatasyonları pastpartum dönemde kalıcı böbrek fonksiyon kaybı yaratmadan pediatrik üroloğa yönlendirilmelidir.