Yazar "Karadere, Mehmet Emrah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antidepresan kullanan ve kullanmayan obez kadınlarda bilişsel davranışçı grup terapisinin etkisi(Cumhuriyet Üniversitesi, 2020) Karadere, Mehmet Emrah; Burhan, Hüseyin Şehit; Turgal, Ebru; Kuru, Tacettin; Türkçapar, Mehmet Hakan; Yazla Asaf, EceAmaç: Çalışmamızda obezitesi olan kadınlara uygulanan bilişsel davranışçı grup terapisinin (BDGT) kilo kaybı, depresyon ve anksiyete düzeylerine etkisini incelemeyi amaçladık ve antidepresan ilaç alan obezitesi olan kadınların tedavisinde de bilişsel davranışçı terapinin etkili olabileceğini göstermeyi planladık. Yöntem: Çalışmaya alınma ölçütlerine uyan 28 obez kadın olguya 14 seans BDGT uygulanmıştır. Terapi öncesi ve bitiminde ölçüm ve klinik ölçek uygulaması yapılmıştır. Terapiden altı ay sonra olguların ağırlıkları tekrar kaydedilmiştir. Olgular Sosyodemografik Bilgi Formu, beden kitle indeksi (BKİ) takibi, DSM-IV için Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi (SCID-I), Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği (DKÖ-SKÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Kısa Form-36 (SF-36), SCL-90 Belirti Tarama Listesi (SCL-90) ile değerlendirilmiştir. Bulgular: On dört seanslık grup terapisinin sonunda hastaların ağırlıklarında ve BKİ’lerinde istatistiksel olarak anlamlı azalma saptanmıştır (pÖğe Antidepresan Kullanan ve Kullanmayan Obez Kadınlarda Bilişsel Davranışçı Grup Terapisinin Etkisi(2020) Karadere, Mehmet Emrah; Yazla Asaf, Ece; Burhan, Hüseyin Şehit; Turgal, Ebru; Kuru, Tacettin; Türkçarpar, Mehmet HakanAmaç: Çalışmamızda obezitesi olan kadınlara uygulanan bilişsel davranışçı grup terapisinin (BDGT) kilo kaybı, depresyon ve anksiyete düzeylerine etkisini incelemeyi amaçladık ve antidepresan ilaç alan obezitesi olan kadınların tedavisinde de bilişsel davranışçı terapinin etkili olabileceğini göstermeyi planladık. Yöntem: Çalışmaya alınma ölçütlerine uyan 28 obez kadın olguya 14 seans BDGT uygulanmıştır. Terapi öncesi ve bitiminde ölçüm ve klinik ölçek uygulaması yapılmıştır. Terapiden altı ay sonra olguların ağırlıkları tekrar kaydedilmiştir. Olgular Sosyodemografik Bilgi Formu, beden kitle indeksi (BKİ) takibi, DSM-IV için Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi (SCID-I), Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği (DKÖ-SKÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Kısa Form-36 (SF-36), SCL-90 Belirti Tarama Listesi (SCL-90) ile değerlendirilmiştir. Bulgular: On dört seanslık grup terapisinin sonunda hastaların ağırlıklarında ve BKİ’lerinde istatistiksel olarak anlamlı azalma saptanmıştır (p<0.001). Başlangıca göre terapi sonunda olguların BDÖ (p=0.009), SKÖ (p=0.020), SCL-90 (p=0.001), SF-36 fiziksel işlev (p=0.035), SF-36 genel sağlık (p=0.004), SF-36 sosyal işlev (p=0.034) puanlarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır. BKİ’lerinin terapi bitimden altı ay sonra yapılan ölçümleri ile terapi sonundaki ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı saptanmıştır. Sonuç: Elde edilen bulgularla uyguladığımız yöntemin işe yaradığı söylenebilir. Buna göre, BDGT BKİ kontrolünde, ruhsal iyilik durumunun sağlanmasında ve yaşam kalitesinin iyileşmesinde obez kişiler için uygun bir tedavi yöntemidir. (Anadolu Psikiyatri Derg 2020; 21(3):269-276)Öğe Brown inançların değerlendirilmesi ölçeği: geçerlik ve güvenirlik çalışması(2013) Özcan, Türkan; Kuru, Erkan; Şafak, Yasir; Karadere, Mehmet Emrah; Yavuz, Fatih Kasım; Turkçapar, M. HakanAmaç: Mantıklı tartışmayla değiştirilemeyen sabit inançlar olarak tanımlanan sanrılar, psikiyatrinin önemli kavramlarındandır. Sanrının en önemli özelliği kişinin sanrısal inancına ilişkin içgörüsünün olmamasıdır. Psikiyatrinin, bu önemli kavramın araştırılabilmesi için, sanrısal inancın varlığını, sanrısal inancın gücünü ve içgörüyü değerlendiren ölçeklere ihtiyacı vardır. Bu konuda en çok kullanılan ölçeklerden birisi Brown İnançların Değerlendirilmesi Ölçeğidir (BİDÖ). Bu çalışmada, BİDÖ'nin Türkçe çevirisinin, Türk toplumundaki geçerlik ve güvenirliğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: İki klinisyen tarafından İngilizce' den Türkçe 'ye çevrilen BİDÖ, 30 Obsesif Kompulsif Bozukluk hastası ile 29 şizofren hastasına uygulandı. Görüşmeciler arası güvenirlik için ölçek, iki farklı klinisyen tarafından dolduruldu. Test-tekrar test güvenirliği için hastalara bir hafta sonra tekrar BİDÖ verildi. Benzer ölçek geçerliliği için ise hastalara Beck Bilişsel İçgörü Ölçeği (BBİÖ), İçgörünün Üç Bileşenini Değerlendirme Ölçeği (İÜBDÖ) ve Yale-Brown Obsesyon Kompülsiyon Ölçeği (YBOCD) verildi. BIDÖ ile bu ölçekler arasındaki korelasyona bakıldı. Ölçeğin yapı geçerliliği için ise faktör analizi yapıldı. Bulgular: Ölçeğin iç tutarlılık ölçümlerinde, ölçeğin Cronbach alfa değeri 0.90 olarak saptandı. Görüşmeciler arası geçerlilik analizinde Kappa değerleri 0.54-0.83 arasında bulundu. Test-tekrar test analizinde anlamlı bir korelasyon (r=0.80-0.96 (p < 0.001) saptandı. BİDÖ ile BBİÖ ve İÜBÖ arasında ise anlamlı negatif bir korelasyon (r=-0.84, p < 0.001; r=-0.85, p < 0.001) saptandı. BİDÖ ile Yale-Brown Obsesyon Kompülsiyon Değerlendirme Ölçeğinin 11. maddesi (içgörü) arasında da pozitif anlamlı bir korelasyon (r=0.67, p < 0.001) saptandı. Sonuç: Yapılan yapı geçerliliği, iç tutarlılık, test yeniden test sonuçları ve benzer ölçek sonuçları ele alındığında bulgular 'Brown İnançların Değerlendirilmesi Ölçeği' Türkçe formunun, geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olarak sanrısal inançların değerlendirilmesinde kullanılabileceğini göstermektedir.Öğe Comparison of personality beliefs between depressed patients and healthy controls(W.B. Saunders, 2014) Yücens, Bengü; Kuru, Erkan; Şafak, Yasir; Karadere, Mehmet Emrah; Türkçapar, Mehmet HakanIntroduction According to the cognitive model, the common mechanism underlying all psychological disorders is distorted or dysfunctional thoughts that affect mood and behaviors. Dysfunctional thoughts predispose an individual to depression and are among the processes that form the basis of personality traits. Elucidating the personality beliefs associated with depression and dysfunctional thoughts is important to understanding and treating depression. The aim of the present study is to determine whether depressed patients exhibited pathological personality beliefs compared with healthy controls. Furthermore, we investigated which personality beliefs were more common among such depressed patients.Methods A total of 70 patients who were admitted to the Department of Psychiatry at Ankara Diskapi Yildirim Beyazit Training and Research Hospital (Ankara, Turkey) and diagnosed with major depressive disorder according to The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-IV (DSM-IV) diagnostic criteria were included in the study. Additionally, 70 healthy controls matched for age, marital status, and education were included in the study. The Sociodemographic Data Form and Personality Belief Questionnaire-Short form (PBQ-SF) were administered to the participants.Results A comparison of the depression group with the healthy controls revealed higher scores in dependent, passive-aggressive, obsessive-compulsive, antisocial, histrionic, paranoid, borderline, and avoidant personality subscales in the depressive group.Conclusions These results suggest that personality beliefs at the pathological level are more common in depressive patients and that the detection of these beliefs would be useful for predicting the prognosis of the disease and determining appropriate treatment methods. © 2014 Elsevier Inc.Öğe Duygusal İştah Anketi'nin Türkçe geçerlik ve güvenilirliği, beden kitle indeksi ve duygusal şemalarla ilişkisi(2014) Demirel, Başak; Yavuz, Fatih Kasım; Karadere, Mehmet Emrah; Şafak, Yasir; Türkçapar, Mehmet HakanAmaç: Bu çalışmada yeme davranışı ve duygu ilişkisini değerlendirilmek için geliştirilmiş olan "Duygusal İştah Anketi"nin (DİA) Türkiye örneklemi için geçerlik ve güvenirlik analizlerinin yapılması amaçlanmıştır. DİA'nın duygusal şemalarla ve beden kitle indeksi ile ilişkisi de araştırılmıştır. Yöntem: Gönüllü üniversite öğrencileri ve sağlık çalışanları arasından 196 kişi çalışmaya alınmıştır. Araştırmaya alınma kriterlerini karşılayan gönüllülerden önce sosyo-demografik veri formunu doldurmaları istendi. DİA Türkçe formu, ölçeğin geçerlik açısından değerlendirilebilmesinde kullanılmak üzere daha önce Türkçe geçerlik ve güvenirliliği yapılmış olan Yeme Tutumu Testi (YTT) ve Leahy Duygusal Şema Ölçeği (LDŞÖ) verildi. DİA'nın güvenirliğini saptamak amacıyla test-tekrar test yönteminin gerektirdiği üzere ölçek, katılımcıların bir bölümüne 1 ay sonra tekrar verildi. Bulgular: DİA'nın güvenirlik çalışması için; ölçeğin iç tutarlılığı (Cronbach alfa r=0.730), madde-toplam puan korelasyonu (0,195- 0,883), maddeler arası korelasyon katsayıları (0.141-0.725)ve test-tekrar test güvenilirliği değerlendirilmiş, DİA'nın yüksek düzeyde iç tutarlılığa sahip olduğunu gösterilmiştir. Ölçeğin test-tekrar test güvenilirliği için hesaplanan Pearson korelasyon katsayıları DİA'nın yüksek düzeyde güvenilirliğine kanıt oluşturmuştur. DİA'nın olumsuz toplam puanı ve Beden kitle indeksi (BKİ) arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p< 0.01). DİA olumlu toplam puanı ile BKİ arasında ise ters yönde anlamlı ilişkiler saptanmıştır (p<0.01). Leahy Duygusal Şema Ölçeği(LDŞÖ) alt-boyutları puanları ile DİA alt boyut puanları arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler elde edilmiştir (p<0.05, p<0.01). Sonuç: Çalışmamızdan elde ettiğimiz veriler DİA'nın duygusal yemek yemenin değerlendirilmesinde Türkiye örneklemi için geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğunu göstermiştir. (Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi 2014; 3: 171-181)Öğe Inductive reasoning in patients with paranoid type schizophrenia(Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği, 2017) Karadere, Mehmet Emrah; Şafak, Yasir; Özçelik, Halime Şeyma; Demir, Emre; Türkçapar, Mehmet HakanThinking patterns, reasoning and decision making processes of individuals with schizophrenia have been intriguing. The goal of our study is to evaluate the decision making and reasoning of the paranoid type schizophrenic patients, and their confidence in reasoning and perseverance in keeping to their decisions, using Reasoning with Inductive Argument Test (RIAT). Thirty-two delusional patients and 30 healthy volunteers were included in the study. After diagnostic interview conducted by SCID-I, patients were asked to participate in the study, RIAT test was applied by the interviewer in order to detect the inferential thinking patterns. Apart from the 3rd item of RIAT out of 11, the differences of initial scores between the delusional patient group and control group are statistically insignificant. After RIAT items of both delusional patient and control group are read, compared to ANOVA results of the difference between the belief levels in the result of their initial reasoning and after seeing the alternatives (RIAT belief level before and after), no significant differences were detected for both groups in terms of changes between the belief levels to RIAT items before and after (p>0.05). According to our study, apart from the area of delusions, it can be declared that the reasoning of the patients is normal. Our study indicates that when the delusional patients are compared to the control group in terms of jumping to conclusion and modifying their initial beliefs, they are not different, given similarly sufficient amount of data.Öğe Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu Nedir? Tanı ve Tedavi Yaklaşımları(2018) Karadere, Mehmet Emrah; Hocaoğlu, Çiçek2013 yılında yayınlanan DSM-5'te yeni birçok bozukluk tanımlanmıştır. Bunlardan biri de Kaçıngan/kısıtlı yiyecek alımı bozukluğudur (KKYAB). Bu yeme bozukluğuna belirgin yeme kısıtlaması ve gelişme geriliği eşlik etmesine rağmen kilo alma korkusu eşlik etmemektedir. Bundan dolayı anoreksiya nervoza ve bulumia nervozadan ayrı bir tanı olarak sınıflanmasına karar verilmiştir. Çocuklarda, yetişkinlerde ve yaşlılarda KKYAB epidemiyolojisi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Toplum örnekleminde yaklaşık %3 ve klinik örneklemlerde %14–23 arasında görüldüğü bilinmektedir. Ayrıca, tanı sınıflandırmalarında henüz yeni yer alan KKYAB etiyolojisine ilişkin de henüz yeterli veri bulunmadığı tespit edilmiştir. Birinci basamak sağlık hizmeti sunucularının, erken tanı ve sekelleri en aza indirmeleri ve uygun müdahalelerde bulunabilmeleri için KKYAB ve bunun çeşitli klinik görünümlerinin farkında olmaları gerekir. Tedaviye umut veren yaklaşımlar, Bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve aile temelli tedaviye (ATT) yönelik modifikasyonları içerir. Bu derlemedeki amacımız KKYAB'in tarihsel gelişimi, tanı kriterleri, kliniğini ve tedavisini güncel literatür ışığında gözden geçirmektir.Öğe Kardiyovasküler cerrahi yoğun bakım birimlerinde hasta yakınının gereksinimleri: Anksiyete ve depresyon ile ilişkisi(Turkish Society of Medical and Surgical Intensive Care Medicine, 2018) Ölçüm, Halil İbrahim; Özşen, Kelime; Diken, Adem İlkay; Yazla Asaf, Ece; Karadere, Mehmet EmrahObjective: In this study, we primarily aimed to determine “needs” and “anxiety and depression symptom levels” among families of patients who were followed up in cardiovascular surgery intensive care unit (ICU). Furthermore, we sought to investigate the association of anxiety and depression with these needs. Material and Methods: This descriptive study was conducted with relatives of 99 patients who were hospitalized for minimum 24 and maximum 72 hours in cardiovascular surgery ICU. Hospital Anxiety and Depression Scale and Critical Care Family Need Inventory were applied. Percentages and averages were used in descriptive statistics. Moreover, t-test and One Way ANOVA tests were used for comparisons between the gender and relationship groups. Pearson’s two-way correlation analysis was used to determine the association between scores obtained from above mentioned scales. Results: The “anxiety” and “depression” subscale scores of female relatives were higher than those of male relatives. The “information” need scores of spouses were higher than those of other family members, and depression level scores of spouses were higher than those of non-consanguineous relatives. Moreover, “proximity/assurance” and “anxiety and depression” subscale scores were related. Conclusion: Patients’ relatives show high anxiety and depression symptoms and they strongly need proximity and assurance. Meeting these requirements may reduce symptoms of anxiety and depression. © 2018 by Turkish Society of Medical and Surgical Intensive Care MedicineÖğe Obsesif kompulsif bozuklukta bilişsel davranışçı grup psikoterapisinin etkinliğinin değerlendirilmesi(2014) Şafak, Yasir; Karadere, Mehmet Emrah; Özdel, Kadir; Kuru, Erkan; Özcan, Türkan; Türkçapar, Mehmet Hakan; Yücens, BengüAmaç: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tedavisinde bilişsel davranış- çı grup terapisinin (BDGT) etkinliği değerlendirilmiştir. Yöntem: Çalışma için Ruhsal Bozukluklar Tanısal ve Sayımsal El Kitabı- Yeniden Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı (DSM-IV-TR) ölçütlerine göre OKB tanısı konulmuş 82 hasta değerlendirilmiştir. Değerlendirme görüşmesi sonrası uygun olan ve grup terapisine katılmayı kabul eden 37 hasta grup terapisine alınmıştır. Bu gruba 14 seans haftalık 90-120 dakika süren bilişsel davranışçı grup terapisi (BDGT) uygulanmıştır. BDGT’ye katılan hastalara Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği (Y-BOCS) ve Belirti Kontrol Listesi (Y-BOCS-SC), Beck Depresyon Envanteri (BDE), Beck Anksiyete Envanteri (BAE) uygulanmıştır. Öl- çekler, değerlendirme aşamasında ve 2, 5, 8, 12 ve 14’ncü seanslardan sonra tekrar uygulanmıştır. Bulgular: Grup terapileri sırasında 8 kişi çeşitli nedenlerle tedaviyi bı- rakmıştır ve 29 hasta grup terapilerini tamamlamıştır. Çalışmayı tamam- layan hastaların başlangıç-sonuç puanları arasındaki fark incelendiğinde tüm gruplarda ortalama BAE, BDE ve Y-BOCS puanında anlamlı dü- zeyde azalma tespit edilmiştir. Grup terapisi sonuçlarının cinsiyet, yaş ve eğitim süresi bakımından farklılık göstermediği bulunmuştur. Sonuç: Bu çalışmada BDGT uygulamasının OKB belirtilerinde anlamlı iyileşme sağladığı saptanmıştır. Ayrıca tedavi sonuçlarının sosyodemog- rafik özellikler, hastalık özellikleri, eş tanı bakımından farklı gruplarda farklılık göstermediği saptanmamıştır. Tüm bu sonuçlar göz önünde tutulduğunda BDGT, incelenen tüm faktörlerden bağımsız bir şekilde OKB’nin tedavisinde etkin görünmektedir.Öğe Obsesif kompulsif bozuklukta üst-bilişsel süreçler ve duygusal şemaların rolü(Bilişsel ve Davranışsal Psikoterapiler Derneği, 2015) Ulusoy, Sevinç; Yavuz, Fatih Kasım; Kara, Tuğba; Karadere, Mehmet EmrahAmaç: Bu araştırma, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tanısı almış bireylerde bozukluk şiddetinin; ruminatif tepki biçimleri, duygusal şemalar ve düşünce davranış karmaşası ile ilişkisini ve bu değişkenlerin karşılıklı etkileşimini araştırmayı amaçlamaktadır. Yöntem: Araştırma örneklemi Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Ayaktan Tedavi Ünitesi'ne Eylül 2014- Nisan 2015 tarihleri arasında başvurarak DSM-IV-TR'ye göre OKB tanısı almış 18 erkek, 47 kadın bireyden oluşmaktadır. Katılımcılara sosyodemografik veri formu, Yale Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Ölçeği (YBOKBÖ), Ruminatif Düşünme Biçimi Ölçeği (RDBÖ), Düşünce Davranış Karmaşası Ölçeği (DDKÖ), Leahy Duygusal Şema Ölçeği (LDŞÖ) uygulanmıştır. Veriler SPSS 20 versiyonu kullanılarak istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 31,80±7,41'dir. Pearson Korelasyon Analizi uygulanarak saptanan sonuçlara göre RDBÖ toplam puanı ile LDŞÖ 'duygulara karşı zayıflık', 'hisleri kabul', 'süreklilik' alt-ölçekleri, DDKÖ 'olasılık' alt-ölçeği, YBOKBÖ 'obsesyon', YBOKBÖ 'kompulsiyon' ve YBOKBÖ toplam puanları arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır. Ayrıca yapılan çoklu doğrusal regresyon analizi sonucunda ise RDBÖ toplam puanının YBOKBÖ 'obsesyon', YBOKBÖ 'kompulsiyon' ve YBOKBÖ toplam puanı üzerine pozitif yönde, DDKÖ-ahlak toplam puanının ise yalnız YBOKBÖ 'obsesyon' toplam puanı üzerine pozitif yönde yordayıcı etkisi olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Sonuçlar bütün olarak değerlendirildiğinde OKB'ye yönelik psikoterapi müdahalelerinde tedavi hedeflerinin ruminatif yanıt biçimi ve DDK-ahlak boyutunu da içermesi gerektiği önerilebilir. Duygusal şemaların ise OKB kliniğinin şiddetini doğrudan yordamasa da diğer ölçeklerle korelasyonları göz önüne alındığında kliniğin şiddeti üzerine dolaylı etkilerinin olabileceği söylenebilir.Öğe Psikoz olgularında tedavi uyumuna yönelik bir terapi programı uygulanması(Bilişsel ve Davranışsal Psikoterapiler Derneği, 2019) Yazla Asaf, Ece; Karadere, Mehmet Emrah; Ölçüm, Halil İbrahimTedaviye Uyum Terapisi(TUT) literatürde “anlaşılan tedavi etkinliği ve ilaç kullanma motivasyonu” olarak tanımlanmaktadır. Tıbbi tedaviye uyumu arttırmayı amaçlayan, hasta merkezli bir girişimdir. Bireysel seanslar ile uygulanır. Tedaviye uyumu etkileyen bir dizi karmaşık faktörü hedef alır. Hastaların tedaviye yönelik inançlarını düzenleyen motivasyonel ve bilişsel davranışçı yaklaşımlar ile psikoeğitim birlikteliği kullanır. Bu araştırma, TUT’ninpsikoz tanılı hastaların tedaviye uyumlarına etkisini incelemek amacıyla yapıldı. Araştırmada 26 hasta olgu ve 24 hasta kontrol grubunda yer aldı. Kısa Psikiyatrik Değerlendirme Ölçeği ve Tıbbi Tedaviye Uyum Ölçeği kullanıldı. Gruplar arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. TUT programının kısa dönemde hastalık semptomları ve tedavi uyumu üzerinde iyileştirici etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Uzun dönemde ise bu etkinin azaldığı bulunmuştur. Bu bulgu TUT programının psikoz olgularında tedavi uyumunu arttırmaya katkıda bulunduğunu göstermektedir. Araştırma sonuçlarına göre terapi programının en geç altı ayda bir tekrarlanması önerilebilir.Öğe Reliability and Validity of a Turkish Version of the Acceptance and Action Diabetes Questionnaire(Korean Neuropsychiatric Assoc, 2019) Karadere, Mehmet Emrah; Yavuz, Kasım Fatih; Yazla Asaf, Ece; Küçükler, Ferit KerimObjective The aim of this study is to perform validity and reliability examination of the Turkish form of Acceptance and Action Diabetes Questionnaire, and to investigate whether this scale is a measurement tool for evaluation of psychological flexibility levels in a sample of patients with diabetes in Turkey. Methods This study was conducted with 105 patients. Turkish forms of the Beck Depression Inventory (BDI), Problem Areas in Diabetes Questionnaire (PAID), State-Trait Anxiety Inventory (STAI-I and STAI-I I), Audit of Diabetes-Dependent Quality of Life (ADDQoL) and Turkish form of Acceptance and Action Diabetes Questionnaire (TAADQ) were applied. SPSS 20.0 and AMOS was used in statistical analysis. Results 56.12% of the patients were female and the mean of age was 54 (SD=+/- 9.9) years. The mean duration of education was found 7.65 (SD=3.97) years. 74.8% of the patients most of whom (83.3%, n=85) had diabetes mellitus and the mean glycemic control calculated with HbAlc was 8.02 +/- 1.91. According to the final fit indices, we found that the revised and corrected 9-item model was superior over the previous model. Cronbach Alpha coefficient of TAADQ was found as 0.836. Conclusion TAAI)Q is a valid and reliable assessment tool in Turkish population. So TAADQ will be a powerfull tool in assessing psychological flexibility in diabetes patients.Öğe The effect of religious belief and forgiveness on coping with diabetes(Springer New York LLC, 2018) Yazla Asaf, Ece; Karadere, Mehmet Emrah; Küçükler, Ferit Kerim; Karşıdağ, Çağatay; İnanç, Leman; Kankoç, Elif; Dönertaş, Melda; Demir, EmreWe aimed to investigate the relationship of religious beliefs and forgiveness in diabetic patients with various sociodemographic characteristics, emotional problems and glycaemic control. The study comprises 100 patients diagnosed with type 2 DM. We used a data collection form, the Scale of Forgiveness and Religiosity (SFR), Problem Areas in Diabetes Scale (PAID), Beck Depression Inventory (BDI), State-Trait Anxiety Inventory (STAI) and the Audit of Diabetes-Dependent Quality of Life (ADDQoL). We also recorded blood glucose and HbA1c test results. A statistically significant relationship was determined only between the scores of the STAI-I and the religious belief scales (r = 0.198, p = 0.049). A statistically significant negative relationship was determined between the forgiveness scale points and the BDI (r = 0.326, p = 0.001), the STAI-II (r = 0.308, p = 0.002) and PAID (r = 0.313, p = 0.001) and a positive correlation with ADDQoL (r = 0.284, p = 0.004). To conclude, forgiveness by patient himself or others reduced the emotional problems which were experienced related to diabetes by reducing stress levels and could increase quality of life. © 2017, Springer Science+Business Media, LLC.Öğe The effectiveness of cognitive behavioral group psychotherapy for obsessive-compulsive disorder(Turkish Association of Nervous and Mental Health, 2014) Şafak, Yasir; Karadere, Mehmet Emrah; Özdel, Kadir; Özcan, Türkan; Türkçapar, Mehmet Hakan; Kuru, Erkan; Yücens, BengüObjective: The aim of this study was to determine the effectiveness of cognitive behavioral group therapy (CBGT) in the treatment of the obsessive-compulsive disorder (OCD). Materials and Methods: The study included 82 patients diagnosed as OCD according to the Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fourth Edition, Text Revision (DSM-IV-TR). In all, 37 patients that had their diagnosis confirmed via the Structured Clinical Interview for DSMIV Axis I Disorders (SCID-I) and agreed to participate were provided group therapy as 14 weekly 90-120-min sessions. The Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale (Y-BOCS), Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale-Symptom Checklist (Y-BOCS-SC), Beck Depression Inventory (BDI), and Beck Anxiety Inventory (BAI) were administered to the patients prior to group therapy (baseline) and again after sessions 2, 5, 8, 12, and 14. Results: In all, 8 patients dropped out of the study for various reasons and 29 completed the group therapy. There were significant reductions in BAI, BDI, and Y-BOCS scores in the patients that completed the group therapy. Additionally, BAI, BDI, and Y-BOCS score did not differ according to age, gender, or level of education. Conclusions: CBGT was associated with significant improvement in OCD symptoms. Neither demographic characteristics (age, gender, and education level), nor clinical characteristics (disease duration, type of obsession, compulsion type, treatment history, and comorbidity pattern) had an effect on treatment outcome. In light of these findings, we think CBGT is an effective option for the treatment of OCD.Öğe The relationship between somatoform dissociative symptoms and psychotic symptoms in patients with schizophrenia(Pacini Editore, 2017) Doğan, Türkan; Karadere, Mehmet Emrah; Yazla Asaf, Ece[Abstract Not Available]Öğe Tümevarımsal kanıtlarla akıl yürütme testi: geçerlik ve güvenirlik çalışması(Bilişsel ve Davranışsal Psikoterapiler Derneği, 2013) Karadere, Mehmet Emrah; Yavuz, Fatih Kasım; Kayran, İbrahim Enis; Şafak, Yasir; Yücens, Bengü; Kuru, Erkan; Türkçapar, Mehmet HakanAmaç: Araştırmanın amacı Tümevarımsal Kanıtlarla Akıl Yürütme Testi (TKAYT)'nin Türkiye sağlıklı toplumunda geçerlik ve güvenilirliğini araştırmak ve kullanılabilirliğini değerlendirmektir. Yöntem: Araştırmaya Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışmakta olan 51 sağlıklı gönüllü dahil edildi. Tümevarımsal Kanıtlarla Akıl Yürütme Testi (TKAYT) Türkçe'ye iyi derecede İngilizce bilen üç klinisyen tarafından çevrildi. Katılımcılara sosyodemografik veri formu verildi ve TKAYT klinisyenler tarafından uygulandı. TKAYT'ın Türkçe formunun güvenilirliğinin sınanması için, Cronbach alfa katsayısı hesaplandı ve test yarılama yöntemi kullanıldı. Bulgular: Tümevarımsal Kanıtlarla Akıl Yürütme Testi maddeleri arasındaki iç tutarlılık ölçümlerinde Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı 0.73 olarak istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde bulundu. Testin tamamına ilişkin güvenilirliği belirleyen Spearman-Brown katsayının r=0.74 olduğu saptandı. Tüm maddelerin kurtosis değerleri 1.5'in altında saptandı ve ikinci değerlendirmede verilen yüzdeler ağırlıklı olarak daha düşük saptandı. Aynı zamanda gerek danışanın ürettiği ve verili maddeler arasındaki inanç değişim farkı (p=0.02, z=-2.296) gerekse Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) ile ilişkili ve ilişkisiz maddeler arasındaki inanç değişim farkı (p=0.03, z=-2.199) istatistiksel olarak anlamlıydı. Sonuç: Tümevarımsal düşünme şeklini değerlendiren 'Tümevarımsal Kanıtlarla Akıl Yürütme Testi'nin Türkiye örnekleminde geçerli ve güvenilir bir araç olarak kullanılabileceğine dair ön veriler elde edilmiştir.Öğe Turkish version of acceptance and action Questionnaire-II (AAQ-II): A reliability and validity analysis in clinical and non-clinical samples(Çukurova Üniv Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, 2016) Yavuz, Fatih Kasım; Ulusoy, Sevinç; Iskin, Mehtap; Esen, Fatma Betül; Burhan, Hüseyin Şehit; Karadere, Mehmet Emrah; Yavuz, NuranObjective: Acceptance and Action Questionnaire-II (AAQ-II) is a self-evaluating scale that has been developed for assessing psychological inflexibility levels. The aim of the present study is to examine reliability and validity of the Turkish version of Acceptance and Action Questionnaire-II (Turkish AAQ-II) using clinical and non-clinical sample. Methods: The study group consisted of 207 patients who have at least one diagnosis of anxiety disorders, anti-social personality disorder, unipolar depression or bipolar disorder, and 267 healthy controls. A socio-demographic form, Turkish AAQ-II, Panic Disorder Severity Scale (PDSS), Ruminative Thinking Style Questionnaire (RTSQ), Beck Depression Inventory (BDI), Padua Inventory Washington State University Revision (PI-WSUR), Short Form-36 (SF-36), STAI (State-Trait Anxiety Inventory) I-II were all administered. Internal consistency and temporal stability analyses were performed to evaluate the reliability of Turkish AAQ-II. Exploratory factor analysis and confirmatory factor analysis (CFA) were also conducted to evaluate the construct validity of this instrument. Convergent, concurrent and predictive validity analyses were also performed. Results: From 474 participants across clinical and non-clinical samples our results indicated satisfactory reliability and validity of the Turkish AAQ-II. The Turkish AAQ-II showed good internal consistency with Cronbach’s ? coefficient of 0.84. 60 days test–retest reliability analysis also showed good temporal stability (Pearson’s correlation coefficient, r = 0.85). For structural validity; principal component analysis was conducted and Kaiser-Meyer-Olkin index (r=0.83) showed suitability for factor analysis (Bartlett chisquare= 1151.20; p<0.0001). One-factor solution (Eigenvalue of 3.62) accounted for 51.76% of the total variance. Confirmatory factor analysis demonstrates that a revised model of scale fits well with 7 items and a one-factor structure [RMSEA (0.079), SRMR (0.0210), CFI (0.971), GFI (0.972), NFI (0.961)]. Pearson’s correlation analysis was used for evaluating convergent validity of Turkish AAQ-II and resulted in moderate correlations with RTSQ and STAI-II total scores (coefficients r = 0.566, r = 0.669, respectively). Concurrent validity analysis was performed to examine the predictive power of Turkish AAQ-II. Statistically significant correlations were found between total scores of Turkish AAQ-II and BDI (r=0.632), STAI-I (r=0.535), PI-WSUR (r=0.668) and PDSS (r=0.670). Predictive validity examined by comparing mean total Turkish AAQ-II scores of clinical and non-clinical groups and found statistically significantly higher scores in clinical (M=26.17, SD=8.81) group compared to to non-clinical [M=19.05, SD=7.76; t(443)=9.05, p<.0001] study group. Conclusions: It was found that Turkish AAQ-II has an one-factor structure with 7-item version. Higher levels of Turkish AAQ-II were found correlated with higher depressive, obsessive-compulsive, and anxiety related symptoms, and lower quality of life scores. Finally, it can be proposed that psychological inflexibility, assessed by Turkish AAQ-II, is a valid unidimensional measure in a variety of clinical sample as good as in non-clinical sample to measure the level of psychological distress. © 2016, Cukurova Univ Tip Fakultesi Psikiyatri Anabilim Dali. All rights reserved.