Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 212
  • Öğe
    Atık baca gazından elektrik enerjisi üretimi ve ısı değiştiricisi tasarımı
    (Hitit Üniversitesi, 2024) Şahin, Mustafa; Seyitoğlu, Üyesi
    Teknolojinin gelişmesi ve artan nüfus enerjiye olan bağımlılığı arttırmaktadır. Ülkemiz enerji ithalatçısı ülkelerden biri olduğundan enerjinin verimli kullanılması önemlidir. Bu bağlamda enerji tüketiminin fazla olduğu yerlerde enerji verimliliğine yönelik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu çalışmanın temel amacı enerji tüketimi yüksek olan bir işletmenin ürettiği atık baca gazını işletme içerisinde faydalı işe dönüştürerek verimliliğe ve çevreye olan etkisini ortaya koymaktır. Bu kapsamda Merzifon Organize Sanayi Bölgesinde yer alan metal sektöründe faaliyet gösteren bir işletme hedef alınarak analizler yapılmıştır. Firma bünyesinde bulunan tav fırınından çevreye salınan baca gazı ile ilgili çalışmalar yapıldı. Firmada bulunan tav fırınının baca gazı verileri firma içerisinde yapılan ölçümlerle elde edilmiştir. Atık baca gazının debisi 28.229,1 m3/saat, çıkış sıcaklığı ise 122,36 °C olarak ölçülmüştür. Elde edilen veriler ışığında baca kesitine uygun ısı değiştirici tasarımı yapılmış ve daha sonra baca gazı sıcaklığından elektrik üretecek bir sistem tasarımı yapılmıştır. Tasarım çalışmasında firma bünyesinde bacada kullanılacak ısı değiştiricisi gövde-borulu ısı değiştiricisi olarak belirlendi. Sistemde baca gazı sıcaklığından elektrik üretimi için Organik Rankine Çevriminin kullanılması öngörülmektedir. Çalışmada mühendislik çözümleri için yaygın olarak kullanılan Engineering Equation Solver (EES) paket programı kullanılmıştır. Çalışmada R290, R245fa, R134a, R600, R1234yf ve R1234ze soğutucu akışkanları için ayrı ayrı hesaplamalar yapılmıştır. Altı farklı akışkan için termodinamik ve ekonomik analizler yapıldı. Sonuç olarak tasarlanan sistem sonucunda maksimum 42,796 kW elektrik enerjisi üretilebileceği gösterilmiştir. Ayrıca sistemin geri ödeme süresi 3 yıl 3 ay olarak hesaplanmıştır.
  • Öğe
    Kadmiyumun bazı serin iklim tahıllarında çimlenme ve moleküler düzeydeki etkileri
    (Hitit Üniversitesi, 2024) Küyük, Funda; Özbek, Özlem
    Bu çalışmada, bazı serin iklim tahıllarının tohumlarının çimlenmesinde 3 farklı molaritede (1 mM, 2 mM ve 3 mM) uygulanan kadmiyum ağır metal stresinin tohumların çimlenme fizyolojisindeki etkilerinin araştırılması hedeflendi. Bunu belirlemek için kadmiyumun bitkilerin çimlenebilen tohumlarının morfolojik özellikleri ve DNA'ları üzerindeki etkileri analiz edildi. Çalışmada ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.), makarnalık buğday [Triticum turgidum (L.) Tell. convar. durum (Desf.) Mackey], arpa (Hordeum vulgare L.) çeşidi ve atasal buğday türlerinden [Triticum monococcum L. ssp. Monococcum (Siyez), Triticum turgidum L. ssp. dicoccon (Schrank) Thell. (Gernik) ve Triticum spelta L. (Dinkel)] üçer adet analiz edildi. Çimlenebilen tohumlarda morfolojik özellik olarak kök sayısı, kök ve sürgün uzunlukları kullanıldı. Elde edilen bulgulara göre, tüm molarite ve çeşitlerde çimlenme yüzdelerine göre en yüksek oranlar Golia, Kızıltan 91, Aida ve Dinkel'de gözlendi. Stres tolerans indeks (STİ) değerlerine göre yüksek tolerans gösteren çeşitler Bayraktar, Çıfçıklı, Ovidio, Çeşit 1252, İnce 04, Aida ve Gernik olarak öne çıkmaktadır. Morfometrik verilerde gözlenen varyansın iki yönlü ANOVA sonuçlarına göre çalışmada uygulanan dozların etkisinin çok büyük olduğunu ancak çeşitlerin etkisinin dozlara göre daha düşük olmakla beraber etkilerinin büyük olduğunu gösterdi. Atomik absorpsiyon spektroskopi (AAS) sonuçlarına göre bitkilerde kadmiyum birikiminin yüzde olarak sürgünlere göre köklerde daha fazla olduğu gözlendi. Moleküler analizler için kullanılan 5 İnter Simple Sequence Repeat (ISSR) primeri toplam 92 polimorfik lokus ve toplam 13179 adet bant üretti. ISSR moleküler belirteçleri ile kadmiyumun kontrol grubuna göre deney gruplarının tümünde DNA üzerinde değişikliklere neden olduğu tespit edildi. ISSR PCR verilerine göre hesaplanan genetik uzaklık verilerine göre aritmetik ortalamalı ağırlıksız çift grup yöntemi (UPGMA) kullanılarak oluşturulan dendrogram çalışmada kullanılan buğday ve arpaların filogenetik ilişkilerini açık bir şekilde göstermektedir. Düşük konsantrasyonlarda bile olsa kadmiyumun bir ağır metal olarak insan ve diğer canlıların sağlığını uzun vadede olumsuz şekilde etkileyebileceğinden besin zincirine katılmasının önüne geçilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gereklidir. Sonuç olarak bitkilerin tohumlarının çimlenme fizyolojileri, kök ve sürgünlerin büyüme ve gelişmesinde kadmiyumun molaritesinin arttıkça ağır metal stresinin de arttığı ve olumsuz yönde etkilediği, çeşitlerin de genotiplerinin ağır metal stresine göre farklı düzeylerde cevap verdiği sonucuna varıldı.
  • Öğe
    Elektrospinleme yöntemi ile gıdalara uygulanabilen yenilebilir film eldesi
    (Hitit Üniversitesi, 2024) Yavuz, Aylin; Gökmeşe, Ebru
    Yenilenebilir nanolif malzemeleri üretimi ile ilgili yapılan çalışmalar gıdaların ambalajlanmasında ve raf ömürlerinin uzun olması bakımından önemlidir. Yenilenebilir nanolif çalışmalarının artması ve uygulama alanın geliştirilmesi ile gıda endüstrisinde ambalaj malzeme çeşitliliğinin artmaktadır. Ayrıca, yenilebilir filmler ve kaplamalar gıdaların kaliteli olmasını, bozunma olayının engellenmesini, raf ömrünün uzamasını sağlayan gıdanın içinde ya da gıdanın yüzeyinde bulunan protein, lipit ve polisakkarit yapılı polimerik malzemelerdir. Gıdaların ambalajlanmasında daha çok petrokimyasal kaynaklı ürünlerin tercih edilmesi oluşan atıkların çevresel sorunlara neden olmaktadır. Doğa dostu olarak kabul edilen ambalajlama malzemelerinin biyobozunur ve biyouyumlu özellikte olması doğa ve çevre açısından çok önemlidir. Bu tez çalışmasında, belli oranlarda polivil alkol (PVA), kitosan (CS) ve zeytinyağı maddelerinden polimerik, biyouyumlu ve biyoçözünür çözelti hazırlanarak elektrospinleme yöntemiyle yenilebilir nanolif elde edilmeye çalışılmıştır. Zeytinyağının ve kitosanın viskozite seviyeleri yüksektir. Bu bileşenler, PVA/CS (70:30) çözeltisine %1'lik ve %2'lik oranlarda zeytinyağı ilave edilerek biyopolimer çözeltileri hazırlanmış nanolifler elde edilmiştir. Elde edilen nanoliflerin yapısal karakterizasyonunda yapıda bulunan organik yapılı fonksiyonel gruplar Infrared Spektropisi (FTIR) ile yüzey yapısının aydınlatılması ise Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ile yapılmıştır. Nanoliflerin sıcaklığa bağlı termal karakterizasyonu Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) ile aydınlatılmıştır. Nanoliflerin tektsür analizi ile yapısal özellikleri ve nem tayini ile yapılarındaki su miktarı ölçülmüştür. Su miktarı, malzemenin raf ömrünü etkilemektedir. Nem miktarına göre gıda malzemesinin işlenebilirliği, raf ömrü, kullanabilirliği ve ürün kalitesi tespit edilmektedir. Peroksit analizi ile nanoliflerin yapısında bulunan aktif oksijenin tespit edilmiştir. Aktif oksijen miktarı nanolifin bozunmuşluk miktarını tespit edilmesini sağlar. Nanoliflerin üç Gram-pozitif, üç Gram-negatif ve iki fungus tipi ile antibakteriyel ve antifungal aktivite çalışmaları ile antimikrobiyal aktiviteleri incelenmiştir. Elde edilen nanoliflerin gıda analizleri ve antimikrobiyal çalışmaları ile gıdaların ambalajında yenilebilir bir malzeme olabileceği önerilmektedir.
  • Öğe
    Elektroeğirme yöntemi ile antimikrobiyal yara örtüsü üretimi ve karakterizasyonu
    (Hitit Üniversitesi, 2024) Yıldırım, Büşra; Gökmeşe, Ebru
    Yara iyileşmesi karmaşık ve dinamik bir süreçtir ve bu süreçte yara bakımı önemli bir rol oynamaktadır. Yara iyileşmesi esnasında oluşabilecek enfeksiyonel ve patalojik etkenler, yaranın iyileşme sürecini uzatmaktadır. İnsanlar uzun yıllardır pek çok bitkiyi hem kullanım kolaylığı açısından hem de kimyasal etkilere daha fazla maruz kalmamak adına yara tedavilerinde tercih etmişlerdir. 'Helichrysum plicatum' bitkisi polifenoller, kumarinler ve uçucu yağlar gibi bileşik grupları içerir ve bundan dolayı antienflamatuar, antimikrobiyal ve antioksidan özellikler göstermektedir. Son zamanlarda yara iyileşmesinde popüleritesini koruyan nanolif teknolojileri; nanoliflerin geniş yüzey alanına sahip olmaları, gözeneklilik, nem geçirgenliği, mekanik dayanım, yarayı dış enfeksiyonlardan koruma ve hücrelere kolay adapte olma özelliklerinden dolayı ön plandadır. Bu sebeple çalışmamızda kullanılan altın otu bitkisinin özütü elde edilerek, %1 gümüş nitrat (AgNO3) ilavesiyle birlikte canlılar için biyouyumlu olan polivinil alkol (PVA) ve polivinilpirolidon (PVP) polimerlere eklenmiş ve yara iyileşmesinde kullanılabilecek antimikrobiyal özellikte potansiyel yara örtüsü üretimi hedeflenmiştir. Belirli derişimlerde hazırlanan PVA ve PVP çözeltilerinin farklı oranlarda birleştirerek çözeltiler elde edilmiş ve bu çözeltilere %0,5, %1, %2, %4 ve %5 derişimlerine sahip bitki özütü ilavesi yapılmıştır. Elektroeğirme yöntemi kullanılarak elde edilen bitki özüt ilaveli kompozit nanolifler üretilmiş ve karakterize edilmiştir. Nanoliflerin karakterizasyonu Fourier Dönüşümlü Infrared Spektroskopisi (FT-IR), Termo-gravimetrik Analiz (TGA/DTA), Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC), Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM), Enerji Ayırımı Spektroskopisi (EDX) ve Antimikrobiyal Aktivite analiz yöntemleriyle yapılmıştır. Nanoliflerin SEM sonuçları değerlendirildiğinde bitki özütü ilave edilen kompozit liflerin ortalama lif çapını artırdığı görülmüştür. Antimikrobiyal aktivite sonuçlarında, özüt ve gümüş ilaveli nanoliflerde s. aureus ve e. coli bakteri suşlarına ve maya c. albicans'a karşı etkili olduğu görülmüştür. Bakteriler için en yüksek inhibisyon çapı 16mm ve 11 mm olarak, maya için 17 mm olarak bulunmuştur.
  • Öğe
    Astragalus membranaceus'dan yeşil sentez ile hazırlanan gümüş nanopartiküllerin antimikrobiyal ve antikanser etkinliğinin incelenmesi
    (Hitit Üniversitesi, 2023) Öztolüt, Ferhan; Kara, Aslı
    Gümüş, geçmişten günümüze sterilizasyon ya da yanık, ülser gibi hastalıkların tedavisi gibi pek çok farklı alanda kullanılmıştır. Gümüş nanopartiküller (AgNP) ise bakteri, virüs gibi mikroorganizmalar üzerinde kullanılan doza bağlı olarak üremelerini inhibe edici özelliklerinden ötürü pek çok çalışmada kullanılmıştır. Son yıllarda çevre kirliliği gibi küresel sorunlar nedeniyle çevre dostu olan yeşil sentez (biyosentez) yöntemi oldukça önemli bir konum kazanmış olup basit ve düşük maliyetli olması, toksik madde kullanımını gerektirmemesi nedeniyle popüler hale gelmiştir. Yeşil sentez yöntemiyle zehirli indirgeme ajanları yerine, çevre dostu indirgeme ajanları kullanılarak metal nanoparçacık, metal oksit ve manyetik parçacıklar gibi nanoürünlerin sentezi yapılabilmektedir. Astragalus membranaceus (Geven), çin tıbbında yüzyıllardır teşhis ve tedavi amaçlı kullanılan temel bitkilerden birisidir. Bu nedenle birçok çalışmada terapötik etkileri araştırılmıştır. Bu bilgilerden yola çıkarak tez çalışmamızda Astragalus yaprak ve kökünden elde edilen ekstraktlar kullanılarak yeşil sentez yöntemi ile gümüş nanopartiküller elde edilmiş, elde edilen nanopartiküllerin karakterizasyonları yapılmış, disk difüzyon yöntemi ile seçilen mikroorganizmalara karşı antimikrobiyal etkisi tayin edilmiş, sağlıklı fibroblast hücrelerinde biyouyumlulukları ve meme kanseri hücre hattı üzerinde potansiyel in vitro sitotoksik etkileri analiz edilmiştir. Tez çalışmamızın sonuçlarına göre, Astragalus kök ve yaprağından elde edilen ekstraktlar ile gümüş nitratın indirgenme reaksiyonuna bağlı olarak gümüş nanopartiküller yeşil sentez yöntemi ile elde edilmiştir. Astragalus kökünden sentezlenen gümüş nanopartiküllerin partikül büyüklüğü 14 nm, yapraktan sentezlenen gümüş nanopartiküllerin partikül büyüklüğü ise 55 nm olarak tayin edilmiştir Sentezlenen bu nanopartiküller ile yapılan antimikrobiyal aktivite ve antikanser etkinlik analizleri çalışmalarında, nanopartiküllerin kullanılan doza bağlı olarak sitotoksik etki gösterdiği bulunmuştur. Ayrıca sağlıklı fibroblast hücrelerinde yapılan biyouyumluluk analizlerinde ise gümüş nanopartiküllerin sitotoksik etki göstermediği bulunmuştur. Bu tez çalışması ile Astragalus bitkisi kullanılarak yeşil sentez yöntemi ile gümüş nanopartikülleri başarılı bir şekilde sentezlenmiş, nanopartiküllerin antimikrobiyal ve antikanser etkinlikleri tayin edilmiştir.
  • Öğe
    Endüstriyel boylerlerde ısı ve akışkan geçişinin sayısal analizi
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Evcimen, Alper; Kurtbaş, İrfan
    Günümüzde endüstriyel boylerler sıcak suyunu ihtiyacını gidermek amacıyla geniş bir alanda kullanılmaktadır. Sistemde tank ve ısıtıcı görevi gören farklı tip ekipmanlar soğuk suyun ısıtılmasında görev almaktadır. Bu ekipmanlardan birisi olan serpantin vasıtasıyla ısı transferi gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada farklı helisel boru geometrisine sahip serpantinlerde ısıl performans sayısal olarak incelenmiştir. Serpantin geometrileri 0°,10° ve 15° konik açılı tasarımlara sahiptir. Serpantin boru uzunlukları yaklaşık 5.3 metre ve tank hacmi ise 100 litre olarak seçilmiştir. Çalışma akışkanı olarak su seçilmiştir. Serpantin içerisindeki kütlesel debi 0,101 kg/s ve giriş sıcaklığı 363 K olarak belirlenmiştir. Tank tarafı laminer akış şartlarındadır ve Rayleigh sayısı 4x107 ile 1,2x108 arasında değişmektedir. Sayısal çözümde kullanım suyu için istenilen sıcaklık 50° C olarak belirlenmiştir. Sayısal çözümde istenilen sıcaklığa kadar soğuk akışkan (kullanım suyu) ısıtılmıştır ve soğuk akışkan istenilen sıcaklığa ulaştıktan sonra deşarj yapılmıştır. Sayısal analiz sonuçlarına göre 10° konik serpantin ısıtma durumunda, 15°' lik konik serpantin ise kullanım durumunda daha yüksek ısı transferine sahip olduğu belirlenmiştir. Kullanım suyunun 50° C' ye ulaşma süresi 0°,10° ve 15°'lik serpantinler için sırasıyla 1200 s., 420 s. ve 478 s. sürmüştür. Ayrıca sayısal model deneysel veriler ile doğrulanmıştır.
  • Öğe
    İş sağlığı ve güvenliği bilincinin kazandırılmasında eğitim modellerinin değerlendirilmesi
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Demir Özyer, Hülya; Güngüneş, Hakan
    Bu çalışma, gençlerin iş sağlığı ve güvenliği (İSG)'ne dair mevcut bilinçlerini ölçmek ve söz konusu bilinci artırmak adına uygulanabilecek eğitim modellerinden sunum (tek yönlü) modeli ile etkileşim (iki yönlü/interaktif) modellerinin etkinliğini değerlendirerek verim bağlamında karşılaştırmasını yapmak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmanın temel metodu örneklemi çevirimiçi bir eğitim-öğretim ortamında temel İSG konseptlerini içeren sunum ve etkileşimli çalışmalara tabi tutarak bilinç ve bilgi düzeyindeki değişimi ölçmek üzerine kuruludur. Araştırma deneysel desenli, ön test- son test ve kontrol gruplu olarak tasarlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 15-17 yaş aralığında Anadolu Lisesi öğrencilerinden oluşan; sunum grubu için 39, etkileşim grubu için 39, kontrol grubu için 38 olmak üzere toplam 116 kişi oluşturmuştur. Araştırmada kullanılan veri toplama aracı, alanında uzman akademisyenlerin görüşleri alınarak araştırmacı tarafından hazırlanan ve 19 sorudan oluşan başarı testidir. Öğrencilere uygulanan başarı testinden elde edilen araştırma verileri SPSS paket programı ile çözümlenerek anlamlandırılmıştır. Araştırmada tekrarlı ölçümlerde gruplar arası farkın tespiti için iki yönlü varyans analizi kullanılmıştır. İki yönlü varyans analizi sonuçlarında sunum grubu, etkileşim grubu ve kontrol grubunun puanları arasında anlamlı farklılık olduğu görülmüştür (p=0.000
  • Öğe
    Polimer türü oyuncaklarda ftalat analizi ve iş sağlığı ve güvenliği açısından incelenmeleri
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Evci, Mehtap; Özkınalı, Sevil
    Hayatımızı kolaylaştıran teknolojik ilerlemelerin sonucunda ortaya çıkan her yeni ürün, her yeni araç ve gereç aynı zamanda iş yeri güveliği, çevre ve insan sağlığı açısından bir tehlike unsuru olarak değerlendirilebilir. Güvenli ve hızlı kalkınma ise büyük oranda sağlıklı çalışma ortamına bağlıdır. Üretim sürecinde meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıkları sebebi ile oluşacak iş gücü ve üretim kaybı sonucunda modern dünyanın gelişimini engelleyici problemlerin azaltılması iş sağlığı ve güvenliği eğitim ve uygulamalarına verilen önem ile mümkündür. Türkiye ekonomisine en büyük katkıyı polimer teknolojisi sağlamaktadır. Plastik sektöründe meydana gelen bu hızlı büyümenin beraberinde malesef çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Tez kapsamında oyuncak imalat sektörü iş sağlığı ve güvenliği açısından incelenmiştir. Bu kapsamda incelenen oyuncak imalat sektörü sadece çalışanları ilgilendirmeyip, geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımızın sağlığını da çok yakından ilgilendirmesi açısından önem arz etmektedir. Oyuncaklarda kullanılan polimerlerden bahsedilerek, polimer teknolojisinde ortaya çıkan riskler fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörler olarak ele alınmış, polimerlerin imalatı veya kullanımı sırasında oluşan hastalıklar incelenmiştir. Bu hastalık ve risklerden korunma yöntemleri araştırılmıştır. Ayrıca Türkiye pazarında satışa sunulan 10 adet farklı nitelikteki oyuncak toplanarak ftalat analizi yapılıp, sonuçlar değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Çorum İlindeki Fen Bilimleri Laboratuvarlarının İsg Açısından İncelenmesi
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Acar, İbrahim; Asan, Abdurrahman
    The Occupational Health and Safety Law No. 6331, which came into force in 2012, also brought some provisions for schools. School principals as employers and teachers as employees are responsible for knowing and applying the regulation. Teachers must have a good level of Occupational Health and Safety knowledge in order to protect students and employees from the dangers in the school. Science teachers who use the Science Laboratory, which is one of the dangerous departments in the school, must be competent in laboratory safety. In the study, a Likert type questionnaire was applied to science teachers and a control chart was applied to determine the status of science laboratories. The study was carried out in the science laboratories of 87 science teachers working in secondary school, imam hatip secondary school and regional boarding schools in Çorum Central District and 10 of the schools where these teachers worked. The obtained results were analyzed with the IBM SPSS Statistics 26 program. When the analyzes were examined, it was understood that the teachers found it necessary to provide training on occupational health and safety, but they found the training content insufficient. In addition, it was seen in the laboratory control charts that science laboratories had deficiencies in terms of safety, and it was determined that the teachers also agreed with this issue in the similar question in the questionnaire applied to the teachers. In the first part of the study, it was aimed to evaluate the awareness of science teachers on occupational health safety and laboratory safety, and in the second part, it was aimed to determine how well the science laboratories in secondary schools were suitable for the safety conditions. As a result of the analyzes and evaluations, it was determined that science teachers had deficiencies in occupational health and safety and that there were unqualified situations in terms of safety in all of the science laboratories examined.
  • Öğe
    Tarım çalışanlarının pestisitlere maruz kalma yolları ve güvenlik tedbirleri
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Kılıç, Esra; Köse, Dursun Ali
    Pestisitler, tarım üretimini arttırmak ve verimliliğini sürdürmek amacıyla kullanılmakta, aşırı ve bilinçsiz kullanımı hem çalışan sağlığına hem de toplum sağlığına zarar vermektedir. Özellikle Ülkemizde tarım çalışanları tarafından sıklıkla ve yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Bu durum, kimyasal maddelere solunum, sindirim, deri ve göz yoluyla maruz bırakmakta ve sağlık problemlerine sebep olmaktadır. Kimyasal maddelere en çok da ilaçlama işlemleri sırasında maruz kalınmaktadır. Pestisitler, iş sağlığı ve güvenliği açısından kimyasal tehlike ve risk oluştururlar. Böcek ilaçlarının hazırlanması, taşınması, depolanması yeni sorunlara neden olmaktadır. Pestisit kullanan ve hazırlayan tarım çalışanları fiziksel, kimyasal, ergonomik, biyolojik ve psikososyal risklere de maruz kalmaktadır. Bu tez çalışmasında; tarım çalışanlarının pestisitlere maruz kalma yolları, önemi, etkisi anlatılarak, literatür taramasından örnek olaylar verilmiş olup, iş sağlığı ve güvenliği açısından tehlikeli ve riskli durumların neler olduğu üzerinde durulmuştur. Ayrıca çocukların, yetişkinlerin pestisit kalıntılı gıdaları tüketimi sonucu ne tür akut ve kronik sağlık risklerine maruz kalabileceği belirlenmiştir. Bu açıdan tarımda ilaçlanan yiyeceklerin tüketime sunulmadan önce düzenli olarak kontrolünün yapılması, uygulama sıklığının ve pestisit miktarının azaltılması hem çalışanlar açısından hem de halk sağlığı açısından oldukça önemli olduğu ortaya çıkartılmıştır. Pestisitlerin ve diğer zararlı kimyasal maddelerin tarım çalışanları üzerinde tehlike ve risk oluşturmayacak şekilde kullanımının sağlanması ve kapalı ortamlarda, en önemlisi seralarda ortam havalandırılmasının önemine aracı olmaktır.
  • Öğe
    Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vakalarında sonuçların çalışan ve işveren yönünden değerlendirilmesi
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Saklıca, Özlem; Özkınalı, Sevil
    İşyerlerinde yaşanan şiddet olayları gün geçtikçe artmakta ve ciddi anlamda iş sağlığı ve güvenliği sorunu haline dönüşmektedir. Her sektörde kendini fazlasıyla hissettirse de sağlık alanında şiddetin diğer sektörlerden daha yaygın görüldüğü bir gerçektir. Sağlık çalışanları için şiddete maruz kalmanın sonuçları arasında öfke, korku, umutsuzluk ve aşağılanma duyguları, yabancılaşma ve depresyonu da içeren fiziksel ve psikolojik yaralanmalar sayılabilir. Yaşanan olumsuz duygular iş motivasyonuyla birlikte sağlık bakım kalitesinde azalmaya ve işe devamsızlıkta artışa sebep olmaktadır. Mevcut araştırmalar, sağlık kurumlarının etkin bir şekilde yönetilmesinin, şiddete yönelik cezaların arttırılmasının, riskli durumlar ve şiddetle baş etme yolları konusunda çalışanların eğitilmesinin şiddeti azaltacağını göstermiştir. Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddeti önlemeye yönelik tedbirlerin etkinliği, politikacılar, sağlık çalışanları ve toplumsal aktörler arasındaki işbirliğine bağlıdır. Bu çalışmada sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin azaltılması için, sağlık çalışanlarının görüşleri doğrultusunda sağlık kurumu yöneticilerine ve mevcut yasalara yeni çözüm önerileri sunmak amaçlanmaktadır. Araştırma hem Üniversite Hastanesi, hem Şehir Hastanesi hem de Devlet Hastanesi bünyesinde sürdürülerek farklı çalışma ortamlarından verilerin elde edilmesi sağlanmıştır. Sağlık çalışanları ve hastaların konu hakkındaki düşünceleri anket yöntemiyle elde edilmiş ve veriler istatistiksel olarak analiz edilmiştir.
  • Öğe
    Ahşap ve mobilya sektöründe iş kazası faktörlerinin ve iş kazası olasılık fonksiyonlarının belirlenmesi: Çorum örneği
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Asil, Hüseyin; Koçak, Cem
    Ahşap ve mobilya imalat sektörü en çok iş kazasının yaşandığı beşinci sektör olup; iş kazası yönünden tehlikeli sınıfta yer almaktadır. Bu nedenle; ahşap ve mobilya imalat sektöründeki kaza sayılarını artıran faktörleri belirleyerek iş kazalarını azaltmak için gerekli önlemlerin alınması gereklidir. Bununla birlikte; ahşap ve mobilya imalat sektöründe iş kazalarını etkileyen faktörlerin belirlenmesine yönelik çalışmalar sınırlı sayıdadır. Bu eksikliği gidermek amacı ile bu tez çalışmasında Çorum, ahşap ve mobilya imalat sektöründen seçilen bir örneklem için; demografik, iş ile ilgili özellikler, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili özellikler, iş kazası yaşama nedenlerine ilişkin özellikler ve meslek hastalıklarına ilişkin özellikler başlıkları altındaki onlarca faktörün, çalışanlar son 1 yıl ve son 5 yıl içindeki kaza sayılarına etkilerinin neler olduğunu araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre iş kazası sayılarını azaltmak için neler yapılması gerektiği ayrıntılı olarak tartışılmıştır.
  • Öğe
    Türk popülasyonunda ACAN geni VNTR polimorfizmi ile Alzheimer hastalığı arasındaki ilişkinin araştırılması
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Keskin, Tuğba; Avşar, Orçun
    Alzheimer hastalığı, en yaygın demans türü olup nöronların dejenere olmasına neden olan multifaktöriyel bir hastalıktır. Giderek dünya nüfusunun büyük bir bölümünü etkileyen Alzheimer hastalığı sinsi bir şekilde ilerlemektedir. Hastalığın patolojisinde amiloid plaklar ve nörofibril yumaklar yer almaktadır. Genetik olarak APP, PSEN1, PSEN2 genlerindeki mutasyonlar ve APOE varyantları hastalığın ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. Hastalığın kesin tanı ve tedavisi bulunmamaktadır. Ölüm sonrası beynin incelenmesi sonucu kesin tanı konulabilmektedir. Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlar sadece hastalığın semptomlarını hafifletmeye yöneliktir. Hâlihazırda kullanılan biyobelirteçler tanı ve tedavi için yeterli düzeyde değildir. Hastalığın patofizyolojisinde yer alan faktörlerin kapsamlı şekilde araştırılması hastalığın daha iyi anlaşılabilmesi, tanı ve tedavisinin daha sağlıklı yapılabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Çalışmamızda ACAN genindeki VNTR polimorfizminin Alzheimer hastalığı ile ilişkisi araştırılmıştır. ACAN geninde bulunan VNTR polimorfizmi genellikle disk dejenerasyonları ile ilişkilendirilmiştir. Ancak ACAN geninin kodladığı agrekan proteini beyinde perinöral ağların (PN) yapısına katılmaktadır. Çalışmalarda PN'lerin, Alzheimer patogenezinde yer alan amiloid plaklar ve nörofibril yumakların nöronlara zarar vermesini engellediği görülmektedir. Çalışmamızda 102 Alzheimer hastası ve 101 sağlıklı bireylerden alınan kan örnekleri incelenmiştir. Alzheimer hastalığı ile ACAN VNTR polimorfizmi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p=0.000). Hasta grubunda 30R ve 31R allelleri, kontrol grubunda ise 33R allelli en çok tekrar eden allellerdir. Aynı zamanda 13R, 21R, 24R gibi daha kısa alleller hasta grubunda kontrol grubuna kıyasla daha fazla tekrar etmektedir. Yaptığımız çalışma ile Alzheimer hastalığı ve ACAN genindeki VNTR polimorfizmi arasındaki ilişki ilk defa araştırılmıştır. İlişkinin daha net anlaşılabilmesi için farklı popülasyonlarda ve daha büyük örneklem grupları ile çalışma yapılması gerekmektedir.
  • Öğe
    Spiral mini kanallı evaporatör tasarımı ve analizi
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Algan, Eren; Kurtbaş, İrfan
    Bu tez çalışmasında, gövde içerinde spiral mini kanallar içeren disklerden oluşturulmuş evaporatör tasarlanmış ve bu ısı değiştiricinin ısıl analizi gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan ısı değiştiricisi Spiral Mini Kanallı Evaporatör (SMKE) olarak adlandırılmıştır. Disk üzerinde oluşturulan mini kanallar tek girişli ve üç girişli olarak tasarlanmıştır. Gövde içerisinde spiral kanalların bulunduğu beş adet disk yer almaktadır. Disklerin her iki yüzeyine açılan mini kanallar ile akışkan, disk üzerinden iki kez geçebilmektedir. Diskler arasındaki akış, mini kanalların giriş ve çıkışlarına yerleştirilen rakor bağlantı elemanları ile sağlanmıştır. Disk üzerinde tek ve üç geçişli akış şartları karşılaştırılmıştır. Çalışma akışkanı olarak gövde içerisinde su, mini kanal içerisinde ise R134a kullanılmıştır. Çalışma basıncı 4, 4,5 ve 5 bar olarak seçilmiştir. Soğuk akışkan giriş sıcaklığı yaklaşık olarak 0°C, -3°C ve -6°C olarak belirlenmiştir. Deneyler üç farklı kütle akısında (150 kg/m²s, 200 kg/m²s ve 250 kg/m²s) gerçekleştirilmiştir. Gövde tarafında sıcak su giriş sıcaklığı 10,5°C ve 11,5°C arasında değişmektedir. Elde edilen verilere göre; spiral disk giriş sayısı arttıkça etkinlik artmaktadır. Mini kanal giriş sayısının artması aynı debide ancak daha düşük akışkan hızında akışın gerçekleşmesine neden olmaktadır. Bu durum ısı transferinde artış ile sonuçlanmaktadır.
  • Öğe
    Metal sektöründe çalışan işçilerin iş kazası risk değerlerinin hesaplanması ve bu değerleri etkileyen faktörler
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Polat, Orhan; Koçak, Cem
    Metal sektörü en çok iş kazası yaşanan sektörlerden biridir. Bu nedenle literatürde metal sektöründeki iş kazası sayıları ve iş kazası sayılarını etkileyen faktörler üzerine birçok çalışma bulunmaktadır. Bununla birlikte, literatürde iş kazası risk değerlerini ortaya koyan bir çalışma yoktur. Literatürdeki risk analizleri ve risk yönetimi çalışmalarının tamamı iş yeri ortamı üzerinden risk hesaplamasına dayalıdır. Yeni bir yaklaşım olarak ilk kez metal sektöründe çalışan işçilerin iş kazası risk değerleri, iş kazası sayıları ve iş gücü kayıplarına dayalı olarak hesaplanmış, çalışanların iş kazası risk değerlerini etkileyen faktörlerin neler olduğu araştırılmıştır. Elde edilen bulgulara göre eğitim düzeyi, gelir düzeyi, fazla mesai yapma, sigara veya alkol kullanımı, stres, uykusuzluk gibi çalışanların demografik özelliklerine, iş ile ilgili özelliklerine, sağlıkları ile ilgili özelliklerine ve iş memnuniyeti ile ilgili özelliklerine dayalı birçok faktörün iş kazası risk değerlerini artırdığı belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre iş kazası risk değerlerini azaltmaya yönelik önlemler ayrıntılı olarak tartışılmıştır.
  • Öğe
    Doğal gaz sektöründe iş sağlığı ve güvenliği risk analizi: Çorum ili örneği
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Kaya, Enes; Özdilli, Özgür
    Doğal gaz yer kabuğunun içindeki fosil kaynaklı petrol türevi bir çeşit yanıcı gaz karışımıdır. Günümüzde önemli bir enerji kaynağı olarak sıklıkla evlerde ve endüstride kullanılmaktadır. Doğal gaz kullanımı belli kanun ve yönetmelikler çerçevesince düzenlenmiştir. Doğal gaz iletimi, dağıtımı işiyle ilgili işletmeler ve çalışanlara yönelik hizmet yerlerinde oluşabilecek riskler için önlemler alınmıştır. Bu tez araştırmasındaki amaç, doğal gaz hizmetlerinin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili risk analizinin gerçekleştirilmesidir. Bu amaca ulaşmak için Çorum Gaz A.Ş.'ne iletilen 2019-2022 yıllarındaki ihbarların risk analizi yapılmış ve ihbar çeşitleri ve ihbar önem dereceleri arsındaki ilişki test edilmiştir. Risk analizinde Fine-Kinney risk analiz metodu kullanılmıştır. İhbar çeşitleri ve ihbar önem derecesi ilişkisi için SPSS istatistik programı ile basit uyum analizi yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre risk derecesi ortaya çıkarılmış ve gerekli düzenleyici/önleyici tavsiyelerde bulunulmuştur. Risk analizi sonucunda elde edilen risk skorlarına göre çok yüksek, yüksek ve önemli riskler çıktığı görülmüştür. Düzenleyici/önleyici tavsiyeler sonucunda 2019 yılında ortalama risk skorunda %64,4'lük bir azalma, 2020 yılında ortalama risk skorunda %64,9'luk bir azalma, 2021 yılında ortalama risk skorunda %71,2'lik bir azalma olduğu tespit edilmiştir. İhbar çeşitleri ve ihbar önem dereceleri arasındaki ilişki doğal gaz kullanım yoğunluğuna göre sonbahar-kış ve ilkbahar yaz dönemleri şeklinde incelenmiş, ihbar çeşitleri ve ihbar önem dereceleri arasındaki ilişkinin mevsime göre değişiklik göstermediği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Yapı denetim firmalarının iş sağlığı ve güvenliği açısından sorumlulukları
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Erdal, Deniz; Asan, Gülden
    Bu tez çalışmasının amacı; inşaat sektöründe faaliyet gösteren yapı denetim firmalarının iş sağlığı ve güvenliği açısından sorumluluklarının belirlenerek, denetim esnasında iş sağlığı ve güvenliği konusunda da denetim yapmalarını önermektir. Bu nedenle çalışmada önce konu ile ilgili literatür çalışması yapılarak iş sağlığı ve güvenliği, yapı denetim, yapı denetimin gelişim süreci hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra kontrol listeleri hazırlanarak yapı denetimin iş sağlığı ve güvenliği açısından denetimlerde daha etkin hale getirilmesi hedeflenmiştir. İnşaat için Elmeri gözlem formu hazırlanarak Çorum merkezde yapı denetim firmaları tarafından denetlenen ve farklı seviyelerde olan inşaatların Elmeri güvenlik endeksi hesaplanmıştır. Sonuç olarak yapı denetim firmaları tarafından denetimi yapılan inşaatların iş sağlığı ve güvenliği açısından genel olarak güvenli olmadıkları ve yapı denetim firmalarının kanunda belirtilen iş sağlığı ve güvenliği ile alakalı görevlerini eksik yaptıkları gözler önüne serilmiştir. Hazırlanan checklist (kontrol formları) ve elmeri metoduyla yapı denetim firmalarının inşaat denetimlerindeki iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili görevleri daha etkili şekilde yerine getirilebilir.
  • Öğe
    Çam kozalağının pirolizi ile elde edilen biyokömürün karakterizasyonu ve sulu çözeltilerden kongo kırmızısının gideriminde adsorpsiyon özelliklerinin incelenmesi
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Altuncan Kesen, Ceren; Kaya, Nihan
    Boyaların çoğu toksik, mutajenik ve hatta kanserojen özelliklerinden dolayı çeşitli çevre ve sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bu nedenle, boyaları atık sudan uzaklaştırmak için çeşitli arıtma yöntemleri kullanılır. Adsorpsiyon, kolay uygulanması ve yüksek verimliliği nedeniyle en çok tercih edilen yöntemlerden biridir. Bu çalışmanın amacı, KOH ile aktive olan çam kozalağı biyokömürünü (ÇKB) hazırlamak, karakterize etmek ve anyonik diazo boyasının, Kongo kırmızısının (KK) sulu çözeltiden uzaklaştırılması için adsorban olarak kullanmaktır. pH, temas süresi, sıcaklık, başlangıç boya konsantrasyonu ve adsorban dozu gibi çeşitli çalışma parametreleri kesikli adsorpsiyon sisteminde optimize edilmiştir. Deneysel sonuçlar, hazırlanan aktif çam kozalağı biyokömürünün 1.714,5 m2/g yüzey alanına sahip olduğunu ve 2 g/L' lik bir adsorban dozajında %94,62 Kongo kırmızısı giderme verimliliğine ulaşıldığını göstermiştir. Adsorpsiyon dengesinin matematiksel tanımı için Freundlich, Langmuir ve Temkin adsorpsiyon modelleri kullanılmıştır. Deneysel veriler Freundlich izotermi ile en iyi uyumluluğu göstermiştir. Adsorpsiyon kinetiğini incelemek için yalancı birinci derece, yalancı ikinci derece ve parçacık içi difüzyon kinetik modellerine ait mekanizmaların varsayımına dayanan adsorpsiyon modelleri deneysel verilere uygulanmıştır. Kinetik veriler, yalancı ikinci dereceden kinetik modele daha iyi uyum göstermiştir. Hesaplanan termodinamik parametreler, Kongo kırmızısı adsorpsiyonunun kendiliğinden, endotermik ve artan rastgelelik doğasını göstermiştir. Adsorpsiyon işleminden sonra aktif çam kozalağı biyokömürünün yapısal ve morfolojik değişimleri, Fourier Dönüşümlü Kızılötesi Spektroskopisi (FT-IR) ve Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) analizi kullanılarak belirlenmiştir.
  • Öğe
    Adliye çalışanlarında psikososyal risk etmenlerinin değerlendirilmesi: Çorum adliyesi örneği
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Sezik Işık, Yağmur; Gür, Berna
    Gelişen ve değişen dünyada çalışma hayatının değişimi fark edilebilir düzeydedir. Çalışma koşullarının her sektörde farklılık göstermesi birbirinden farklı tehlike ve riskleri ortaya çıkarmaktadır. Sosyal hayatta ve çalışma hayatının her anında karşılaşılabilen psikososyal riskler, fiziksel, kimyasal, ergonomik ve biyolojik risklere göre daha fazla göz ardı edilmektedir. Psikososyal riskler göz ardı edildiğinde diğer risklerin tehlikeye dönüşme olasılığı da artmaktadır. Tükenmişlik, mobbing, uzun çalışma saatleri, düşük ücret, aşırı iş yükü, adil terfi sisteminin olmaması, çalışanlarda negatif etkilere neden olmaktadır. Bu durum çalışanın verimsizliğine, aidiyet duygusunun azalmasına, sebepsiz devamsızlıkların artmasına ve iş tatminsizliği vb. olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu sebeplerden dolayı çalışanların işlerine olan aidiyeti, iş tatminleri ve tükenmişlik düzeyleri psikososyal riskler bakımından üzerinde durulması gereken hususlardır. Bu araştırmada 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 6. Maddesi ve 7. Maddelerinin ertelenmesinin kamu kurumlarından biri olan adliye kurumunda iş sağlığı ve güvenliği açısından kayıplara yol açıp açmadığının araştırılması, yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıklarının (İKMH) psikososyal risk etmenlerine etkisinin olup olmadığının ve adliye çalışanları üzerinde mevcut psikososyal risk etmenlerinin tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Bunun için Çorum Adalet Sarayı'nda görev yapan 149 çalışana anket uygulanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen veriler "IBM SPSS Statistics 25.0" de analiz edilmiştir. Araştırmada 9 hipotez ortaya konulmuş ve hipotezleri test etmek için parametrik analiz ve non-parametrik analizler yapılmıştır. Araştırmada elde edilen sonuçlarda, kamu çalışanlarının iş tatmini, aidiyet ve tükenmişlik düzeylerinin, cinsiyet, yaş, medeni durum, görev yılı, kadro durumu ve unvanları arasında istatistiki olarak anlamlı ilişkiler bulunmuştur.
  • Öğe
    Yüksek gerilim hatlarında ve trafo merkezlerinde güvenlik
    (Hitit Üniversitesi, 2022) Eker, Seher; Işık, Mehmet Fatih
    Bulunduğumuz dönem ve gelişen dünya her geçen gün enerjiye duyulan gerekliliği arttırmaktadır. Bunun gibi ihtiyaçlar neticesinde enerji üretim ve dağıtım tesislerinde, üretim kapasiteleri artmaktadır. Sektörün artan ihtiyaçları doğal olarak bu alan da iş sağlığı ve güvenliğini daha da değerli olmasını sağlamaktadır. Tez çalışmasında, orta ve yüksek gerilimin bulunduğu hatlar ve trafo merkezlerinde alınan güvenlik önlemleri ile kullanılan güvenlik elemanları hakkında bilgi verilmiştir. Bu tesislerde meydana gelebilecek kazalar ve risklere ait değerlendirilmeler yapılmıştır. Bu değerlendirmelere göre alınması gereken güvenlik önlemleri detaylandırılmıştır. Bu süreçte alınan güvenlik önlemlerinin sahadaki uygulanabilirliği araştırılmış ve örnek bir çalışma ortaya konulmuştur. Kullanılan koruma elemanlarının yanı sıra çalışan operatörlerin iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyma ve uygulama süreçleri de ele alınmıştır. Yapılan saha çalışmalarına göre alınacak önlemlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirmeleri yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar, alınacak önlemlerin meydana gelebilecek olumsuz durumların önlenmesinde hem can hem de mal güvenliği açısından önemli bir yer tuttuğunu göstermiştir.