Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Big cats from prehistoric İzmir: A paleontological approach to zooarchaeological material(ELSEVIER, 2023) Yavuz, Alper Yener; Aytek, Ahmet İhsan; Tarhan, Erhan; Derin, ZaferThe species Panthera has always held special significance in the archaeological record because of its scarcity and symbolic meaning in ancient societies. In Anatolian archaeology, these animals are present in assemblages from the Early Neolithic to the Iron Age. Furthermore, there is evidence that leopards still live-in modern-day Anatolia. Although Panthera remains are present at different archaeological sites spanning multiple periods in Anatolia, an in-depth study of these bones has yet to be completed. In this study, we present the case of a distal humerus of from Neolithic period layers at Yes¸ilova Hoyük, ¨ and three mandible fragments from the Bronze Age layers at Yassıtepe Hoyük. ¨ Our detailed morphological and metric analysis indicates that the humerus can be attributed to a lion (Panthera leo) and the mandible fragments to two male individuals of the leopard species (Panthera pardus). In addition to presenting new data on the genus Panthera in ancient Anatolia, we also aim to offer a new perspective to zooarchaeology studies using detailed morphological and metric data of faunal elements in the archaeological record.Öğe First report of “Mammut” (Mammalia, Proboscidea) from the Upper Miocene of Turkey(TAYLOR & FRANCIS INC, 2023) Konidaris, George E.; Aytek, Ahmet İhsan; Yavuz, Alper Yener; Tarhan, Erhan; Alçiçek, Mehmet CihatMammutidae comprise a proboscidean family that originated in Africa during the late Oligocene, dispersedacross the Holarctic during the Miocene, and survived in North America until the end of the Pleistocene. Despite their longevolutionary history and wide geographic distribution mammutids are particularly scarce in the Miocene of Eurasia. Here, wepresent a new mammutid specimen (an upper deciduous premolar) from the Upper Miocene locality of Sazak insouthwestern Turkey. Morphological and metric traits of the tooth, in particular the well-expressed zygodonty, are distinctfrom the more basalZygolophodonand permit its assignment to the more derived“Mammut.”Due to the absence ofmore diagnostic specimens, a specific attribution is not possible; however, considering the Turolian age of the associatedfauna an attribution to the Late Miocene representative of the genus,“Mammut”obliquelophus, is possible. Turolianmammutids are rare in the fossil record and therefore our knowledge remains only fragmentary. Despite the existence ofa single specimen, the presence of this genus in Sazak corresponds to itsfirst report in the Upper Miocene of Turkey, aswell as thefirst one in western Asia. The presence of“Mammut”in the Upper Miocene of China was recently confirmed,and therefore the record of“Mammut”at Sazak, i.e., at the western margin of Asia, not only adds to the scanty record ofthe genus in the Upper Miocene of Eurasia but also provides another line of evidence of the paleozoogeographic linkenabling Europe–East Asia proboscidean interchanges during the Late Miocene.Öğe A new ape from Türkiye and the radiation of late Miocene hominines(NATURE PORTFOLIO, 2023) Sevim Erol, Ayla; Begun, David R.; Yavuz, Alper; Tarhan, Erhan; Sönmez Sözer, Çilem; Mayda, Serdar; Ostende, Lars W. van den Hoek; Martin, Robert M. G; Alçiçek, Mehmet CihatFossil apes from the eastern Mediterranean are central to the debate on African ape and human (hominine) origins. Current research places them either as hominines, as hominins (humans and our fossil relatives) or as stem hominids, no more closely related to hominines than to pongines (orangutans and their fossil relatives). Here we show, based on our analysis of a newly identified genus, Anadoluvius, from the 8.7 Ma site of Corakyerler in central Anatolia, that Mediterranean fossil apes are diverse, and are part of the first known radiation of early members of the hominines. The members of this radiation are currently only identified in Europe and Anatolia; generally accepted hominins are only found in Africa from the late Miocene until the Pleistocene. Hominines may have originated in Eurasia during the late Miocene, or they may have dispersed into Eurasia from an unknown African ancestor. The diversity of hominines in Eurasia suggests an in situ origin but does not exclude a dispersal hypothesis.Öğe Karaburun Yarımadası’nın Geç Miyosen Stratigrafisi, Yeni Memeli Bulguları ve Bölgesel Korelasyon, Batı Anadolu(TMMOB JEOLOJI MUHENDISLERI ODASI, 2023) Göktaş, Fikret; Kaya, Tümel Tanju; Tarhan, Erhan; Mayda, SerdarÖz: Foça Çöküntüsü’nün batı kenarındaki Mordoğan alt havzasında tanımlanan Eşendere grubu, alüviyal Saip, palustrin Boyabağ ve gölsel Çukurcak kireçtaşı formasyonlarından oluşmaktadır. Eşendere grubu, Orta Miyosen yaşlı Hisarcık formasyonunun gölsel çökelleri üzerinde uyumsuzlukla yer alır. Alüvyon yelpazesi çökellerinden oluşan Saip formasyonu, Geç Miyosen tortullaşmasının başlangıcını yansıtır. Palustrin çamur düzlüğü istifiyle temsil edilen ve ilk kez bu çalışmada tanımlanan Boyabağ formasyonu, Saip formasyonu ile gölsel Çukurcak kireçtaşı arasında yer alır. Gölsel Çukurcak kireçtaşı, Eşendere grubunun son birimidir. Boyabağ formasyonunun çamurtaşı egemen istifi içinde bulunan Hipparion aff. giganteum ve Hippopotamodon major kıyı Ege Bölgesi'nde MN10 biyozonuna işaret eden ilk bulgulardır. Bu büyük memeli bulgularına dayanılarak, Foça Çöküntüsü’ndeki Geç Miyosen tortullaşmasının ~10 milyon yıl önce başladığı ileri sürülebilirÖğe Gümüş Tümülüsü (Bizans Dönemi) Toplumunda Diş Sağlığı(2019) Şarbak, AyşegülDişler üzerinde yapılan incelemeler, arkeolojik toplumların beslenmesi, sağlık yapısı, yaşı, cinsiyeti, diğer toplumlarla olan akrabalık ilişkileri ve kültürel alışkanlıklarının aydınlatılmasında önemli veriler sunmaktadır. Çalışmanın materyalini oluşturan dişler, Bizans Dönemi’ne tarihlendirilen Gümüş Tümülüsü toplumuna aittir. Gümüş Tümülüsü Karabük ili Safranbolu ilçesi, Erenler Tepesi Mevkii’nde bulunmaktadır. Çalışmanın amacı Bizans Dönemine tarihlendirilen Gümüş Tümülüsü toplumunun dişlerini paleopatolojik açıdan inceleyerek sosyo-ekonomik durumu, sağlık yapısı ve beslenme biçimlerini belirlemektir. Ayrıca diş patolojileri açısından çağdaşı olan diğer eski Anadolu toplumları arasındaki yerini belirlemektir. Bu doğrultuda Gümüş Tümülüsü kazılarından ele geçirilen 24 bireye ait 282 diş paleopatolojik açıdan incelenmiştir. 282 dişin 139’u kadın, 73’ü erkek, 38’i çocuk ve 15’i adölesan bireye aittir. 17 diş ise izoledir. Yapılan incelemeler sonucunda toplumda diş çürüğü oranı % 3,52 olarak bulunmuştur. Gümüş Tümülüsü diş çürüğü oranı kadınlarda %4,76 iken erkek bireylerde %1,69’dur. Çocuklarda diş çürüğü oranı %5,26 olarak tespit edilmiştir. Adölesan bireyin dişlerinde ise çürük gözlenmemiştir. Diş sağlığının en önemli göstergelerinden biri olan apse oranı ise %1,4 olarak tespit edilmiştir. Antemortem diş kaybı oranı ise %6,2’dir. Antemortem diş kaybı oranı kadın bireylerde %5,31 iken, erkek bireylerde %7,84 olarak belirlenmiştir. Toplumun gerek beslenme yapısı, besin hazırlama biçimi gerekse ağız sağlığı hakkında önemli ipuçları sunan diş taşı oranı ise %17,34 olarak belirlenmiştir. Toplumun diş aşınması ise ileri derecedir.Öğe Spradon Toplumunda Diş Çürüğü(2019) Şarbak, Ayşegül; Çırak, AsumanBiyolojik antropoloji içerisinde yer alan dental antropoloji çalışmaları antik toplumların yaşam tarzları, sosyal ve kültürel yapıları, paleoekolojileri ve paleodiyetlerinin belirlenmesinde oldukça önemli yer tutar. Dişlerin temel görevleri arasında yer alan besinlerin öğütülmesi sırasında ortaya çıkan karbonhidratların bakteriyel fermantasyonu ile oluşan diş çürüğü, beslenme yapısını en iyi ortaya koyan dental patolojiler arasında yer almaktadır. Çalışmanın amacı, 2011 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeler Müdürlüğünce yapılan kazı çalışmaları sırasında tespit edilen ve Geç Roma Dönemi’ne tarihlendirilen Spradon Antik Kenti toplumunun diş çürüğü sıklığını belirlemektir. Ayrıca toplumdaki diş çürüğü sıklığı, yaş, cinsiyet ve çürüğün oluştuğu bölge açısından değerlendirilecektir. Yapılan incelemeler sonucunda toplumun diş çürüğü oranı %12,9 olarak bulunmuştur. Bu oran kadın bireylerde %15,6; erkek bireylerde %13,22; adölesan bireylerde %6,38; çocuklarda %4,25 iken bebeklerde diş çürüğüne rastlanmamıştır. İzole dişlerde ise diş çürüğü %13,42 olarak bulunmuştur. Diş çürüğünün oluştuğu bölgeler incelendiğinde ise, %30 ile en sık oclusyal bölgede çürük oluşumu gözlenmiştir. Pulpaya inen çürük ise kadın bireylerde %2,6, erkek bireylerde % 1,92 iken, çocuklarda %1,06 oranında görülmüştür. Bebek, adölesan ve izole dişlerde ise pulpaya inen çürükle karşılaşılmamıştır. Çürük oranı yaş açısından bakıldığında ise %37,5 oranla en sık ileri erişkin bireylerde çürük oluşumu görülürken, genç erişkinlerde %14,88, orta erişkinlerde ise %11,5’dir. Spradon toplumun diş çürüğü sıklığının %12,9 gibi yüksek değerde olması toplumun karbonhidrat ağırlıklı bir beslenme yapısına sahip olduklarını göstermektedir. Spradon toplumunun diş çürüğü eski Anadolu toplumlarıyla karşılaştırıldığında ise çağdaşı olan diğer toplumlara oranla yüksek değerde olduğu görülmektedir.Öğe Devret Höyük Ölü Gömme Gelenekleri Ve Mezar Uygulamaları(2018) Türker, Atila; Şarbak, Ayşegül; Çırak, Mustafa Tolga; Tırıl, Cahide GizemDevret Höyük, boyutları itibariyle Anadolu’nun en küçük (50 x 60 x 12 m) höyüklerinden birisidir. 2013 yılında gerçekleştirilen kurtarma kazılarında, yerleşim içinde, Erken Tunç Çağı’na tarihlenen 17 mezar ve dağılmış olanlarla birlikte toplam 21 birey açığa çıkarılmıştır. Üçü küp mezar, diğerleri basit toprak mezardır. Bulunan toplam 36 mezar armağanının çoğunluğu madeni eserdir. Bulunan pişmiş toprak kaplar ise madeni örneklerin taklitleridirler. Bu armağanlar döneminin bölgesel karakterini yansıtmakla beraber, Anadolu’nun erken geleneğinden süre gelen güçlü etkilerini de bünyesinde taşır. Definlerin yerleşime dağılımları ve armağanların niteliği, bireyler arasında sosyo-ekonomik açıdan belirgin bir sınıflaşmanın oluşmadığını gösterir. Mezarların yön birliği ve gömü pozisyonu gibi özellikleri, belirgin bir yöntemin bilinçli uygulandığını kanıtlar. Ölülerin yaş ve cinsiyet dağılımları eşit orandadır. İki bireyde görülen anemi dışında, toplumun genel olarak sağlıklı olduğu, tahıl ağırlıklı beslendikleri paleoantropolojik analizlerle anlaşılmıştır. Buluntuların karşılaştırılması Devret Mezarları’nın Erken Tunç Çağı II Sonu ile ağırlıklı olarak Erken Tunç Çağı III’e tarihlenebileceğini göstermiştir.Öğe Morphometric Analysis of Accessory Vessel Grooves (AVG) in the Skulls of the Ancient Spradon Population: An Anthropological Approach(Soc Chilena Anatomia, 2021) Çırak, Mustafa Tolga; Şarbak, Ayşegül; Özdemir, FikriAccessory vessel grooves (AVG), or accessory vessel sulcus, is the name given to grooves seen in the frontal region of the skull. In studies conducted by anthropologists on antiquity skeletons, it is seen that some variations are confused with traumas due to the unknown skeletal morphology. This situation leads to an incorrect evaluation of the socio-economic or health structure of the population. In this study, an accessory vessel grooves research was carried out on the skeletons of the late Roman-early Byzantine population. Studies were conducted on 69 adult human skeletons of known age and sex, and 3 human skeletal skulls whose sex could not be determined. Accessory vessel grooves rate was calculated as 10.54 % in the Spradon ancient population. While there is 10.52 % AVG in female individuals in the population, lower AVG levels have been detected in males compared to females with 9.67 %. There is no significant difference between male and female individuals in terms of AVG. Although the lengths of AVG differ in the right and left frontal, it can be said that there is no difference in direction. Although the relation of AVG variation with high blood pressure is included in the literature, the intense appearance of this structure in the Spradon Population, especially in young individuals, weakens this hypothesis. The literature on the existence of AVG will expand further with the studies to be carried out on ancient Anatolian populations in the following years.Öğe Hyracoidea from the Middle Miocene hominoid locality of Pasalar (NW Turkey)(Scientific Technical Research Council Turkey-Tubitak, 2020) Pickford, Martin; Mayda, Serdar; Alpagut, Berna; Demirel, Fatma Arzu; Şarbak, Ayşegül; Kaya, Tumel TanjuPreviously available samples of Hyracoidea from Pasalar (MN 6, Middle Miocene), Turkey, have indicated the presence of Pliohyracidae at the site, but the material was too scanty for confident identification. The single upper molar, an upper molar ectoloph fragment and an ascending ramal fragment were too uninformative for determining the taxonomic identity of the fossils, although several names have been proposed in the literature. Additional fossils collected from Pasalar include upper and lower premolars, which help to tie down the affinities of this hyracoid. They are attributed to the genus Prohyrax, but were not named specifically, even though they are somewhat larger than the largest previously described species, Prohyrax hendeyi, from basal Middle Miocene deposits in Namibia. The presence of cingulids on the lower cheek teeth and the strong parastyle in the upper premolars from Pasalar represent important similarities to the other species of Prohyrax, to the exclusion of other genera of Pliohyracidae.Öğe Qurliqnoria (Bovidae, Mammalia) from the Upper Miocene of Corakyerler (Central Anatolia, Turkey) and its biogeographic implications(Elsevier, 2020) Kostopoulos, Dimitris S.; Sevim Erol, Ayla; Mayda, Serdar; Yavuz, Alper Yener; Tarhan, ErhanNew bovid material from the Upper Miocene site of corakyerler (Canlun basin, Anatolia, Turkey) is described and compared here. The described taxon is identified as a representative of the stem caprine genus Qurlignoria, previously known from the pen-Tibetan area exclusively. The stronger horn-core divergence, weaker anterior keel, smoother horn-core surface, stronger lateral horn-core curvature, stronger and thicker interfrontal suture, less flexed and less pneumatized frontals, and smaller supraorbital foramina differentiate the corakyerler Qurlignoria from the type and only known species of the genus, Q. cheni from China, and demand the erection of a new species, Qurlignoria chorakensis n. sp. A review of other late Miocene bovid records allows the recognition of Qurlignoria in Sinap Tepe (Turkey) and Platania (Greece), suggesting a westward propagation of the genus during the Vallesian. (C) 2019 Elsevier Ireland Ltd Elsevier B.V. and Nanjing Institute of Geology and Palaeontology, CAS. Published by Elsevier B.V. All rights reserved.Öğe The westernmost Asian record of pythonids (Serpentes): the presence ofPythonin a Miocene hominoid locality of Anatolia(Taylor & Francis Inc, 2020) Georgalis, Georgios L.; Mayda, Serdar; Alpagut, Berna; Şarbak, Ayşegül; Güler, GülşahPythonids are fascinating extant reptiles comprising exclusively non-venomous Old-World taxa and including some of the largest known snakes (Murphy and Henderson, 1997). Being thermophilous reptiles, they are distributed in tropical and sub-tropical areas in sub-Saharan Africa, southern and southeastern Asia, Philippines, Indonesia, New Guinea, and Australia (Schleip and O’Shea, 2010; Wallach et al., 2014; Head, 2015).Öğe The evolution of the field of legal medicine: A holistic investigation of global outputs with bibliometric analysis(Elsevier Sci Ltd, 2020) Demir, Emre; Yaşar, Eda; Özkoçak, Vahdet; Yıldırım, EnginThe purpose of this study is to make a holistic summary of the articles published in the field of Legal Medicine/Forensic Science through bibliometric methods, determine the top cited publications in the field, and to determine the most active journals and especially trend topics. The articles published in the field of Legal Medicine between the years 1975 and 2018 were downloaded from the Web of Science index and were analyzed using bibliometric methods. The correlations between the number of publications of the countries and the Gross Domestic Product (GDP), and the Gross Domestic Product per capita (GDP PPP) values was analyzed using the Spearman's correlation coefficient. The number of articles to be published in the field of Legal Medicine between the years 2019 and 2022 was estimated with linear regression analysis. The results showed that there were totally 38845 articles published in the field of Legal Medicine. Regression analysis results indicate that it will exceed 2500 publications after 2022. The most productive countries in the field of Legal Medicine were the USA (12.448, 32.045%). A high correlation was found between legal medicine publication productivity and GDP and GDP PPP (r = 0.726, p < 0.001; r = 0.703, p < 0.001). As for the collaboration between countries, analysis results showed that the network web indicated the most important factor as the geographical location. This study will provide important information to a forensic scientist (a doctor, academic, and practitioner).Öğe Investigation of the Anthropometric Changes in Breast Volume and Measurements After Breast Reduction(Cureus Inc, 2019) Muslu, Ümran; Demir, Emre; Özdemir, Fikri; Özkoçak, Vahdet; Yıldırım, EnginObjective This study aims to compare breast volume changes and other anthropometric measurements by using before and after breast reduction pictures of women who underwent breast reduction operation in Plastic and Reconstructive Surgery clinic and by performing measurements from the anatomic points indicated in the literature. Background Landmarks (previously identified as anatomic points) that show the success of breast reduction operation are not sufficient. Anthropometric points and their identification are of great importance for choosing the landmarks and identifying the statistical approaches to be used. Methods A total of 40 women were measured breast anthropometric measurements in pre-and post-operative breast reduction surgery changes by a photographic technique using Image J programme from the anatomical points determined in the literature. Comparison of right and left breast anthropometric measurements before and after the operation was performed using the paired t test or Wilcoxon signed rank test. The intraclass correlation coefficient (ICC) and Bland-Altman plots were used to determine the agreement between each pair of measurements. Results There was a statistically significant agreement between all the measurements (p<0.001). According to the Bland-Altman graphics, right and left breast measurements after the operation were within the limits of agreement according to all measurement points. Conclusion This study presented anthropometric measurements to show and guide patient satisfaction and aesthetic success of the operations performed by plastic surgeons.Öğe Osteoarchaeological Investigations of Metopic Suture in the Late Roman Period in Spradon(Univ Agean, Dept Mediterranean Stud, 2017) Şarbak, Ayşegül; Çırak, Mustafa Tolga; Çırak, AsumanThe ancient city of Spradon, which is located in the Ispartakule area of the district of Avcilar in Istanbul, dates back to the Late Roman period. A total of 90 individuals, including 58 in graves, were found at the excavation site. Osteoarchaeological investigation concerning skull morphology has been focused on metopic suture. Of the 6 metopic suture examples seen in the roman society of Spradon, 5 were observed in young adults, while 1 belonged to a senior adult. A metopic suture was observed in 5 of the 38 females (13.2%) and in 1 of the 31 males (3.2%). The metopic suture rate in the ancient city of Spradon was calculated as 8.7%, and rates were found to be similar with other Roman period populations in Anatolia. When the comparison is made on Old Anatolian Populations, metopic suture is seen especially in coastal regions of Anatolia in geographical sense. In addition, there is less metopic suture in the internal regions. Statistical Analysis supports this hypothesis.Öğe Akgüney iskelet toplumu dişlerinin paleopatolojik açıdan incelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2019) Şarbak, AyşegülGeç Roma-Erken Bizans Dönemine tarihlendirilen Akgüney toplumu Sinop ilinde yer almaktadır. Çalışmanın amacı Akgüney toplumu dişlerini paleopatolojik açıdan inceleyerek toplumun sağlık yapısını belirlemektir. Dişler antik dönem toplumlarının beslenme ve sağlık yapılarının ortaya konulmasında en önemli materyallerdendir. Bu nedenle Akgüney toplumuna ait 170 bireye ait 631 diş paleopatolojik açıdan incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda toplumda %9,12 oranında diş çürüğü, %28,98 oranında diş taşı,%40,29 oranında hipoplasya görülmüştür. Ayrıca toplumda %7,82 oranında antemortem diş kaybı, %41,43 oranında alveol kaybı, %1,16 oranında apse tespit edilmiştir. Toplumdaki aşınma oranına bakıldığında ise en çok orta (3) dereceli diş aşınması gözlemlenmiştir. Akgüney toplumunun diş çürüğü diş taşı, hipoplasya oranı çağdaş toplumlarına yakın bir değerdedir. Diş sağlığını ve ağız hijyenini yansıtan patolojik olgulardan biri olan apse ise çağdaş toplumlardan biraz daha düşüktür. Aşınma derecesi ise yine çağdaş toplumlara yakın değerde olduğu görülmektedir. Sonuç olarak Akgüney toplumunun beslenmesinde karbonhidratlı besinlerin olduğunu gösterirken, diş taşı, antemortem diş kaybı ve alveol kaybı oranları ise toplumun ağız hijyeninin ve diş sağlığının çok da iyi olmadığını göstermektedir.Öğe Parion Antik Kenti Roma Hamamı mezarları ve iskeletlerin osteoarkeolojik değerlendirilmesi(Hitit Üniversitesi, 2018) Yılmaz, Alper; Acar, EmelAntik Troas Bölgesi’nin kuzeyinde yer alan Parion, Çanakkale İlinin Biga İlçesi, Kemer Köyü, Bodrum Burnu sınırları içerisinde kalmaktadır. Eusebius’a göre Parion MÖ. 709 yılında kurulmuştur. Parion asıl önemine Roma Dönemi’nde ulaşmıştır. Parion Bizans Dönemi’nde de önemini korumaya devam etmiş, uzun yıllar bishopluk merkezi olmuştur. Parion Kent Merkezi’nde yer alan hamam yapıları kentte sosyal hayatın boyutlarını gösteren sivil mimari yapılardır. Parion Roma Hamamı, Parion Tiyatrosu’nun 70 metre doğusunda sahile 150 metre uzaklıkta yer almaktadır. Roma Hamamı kazı çalışmaları sonucunda 2015 yılında praefernium bölümünün kuzeyinde bir adet mezar; 2017 yılında piscinanın doğu duvarı yakınlarında, apodyterium bölümün doğusunda ve praeferniumun yüzey toprağında olmak üzere üç adet mezar; 2018 yılında ise peristili alanda bir adet mezar bulunmuştur. Bizans Dönemi’ne ait mezarlardan 5 iskelet çıkarılmıştır. Mezarlardan çıkarılan iskeletler Parion Antik Kenti Kazı Evi’nde paleoantropoloji çalışmalarının yapılması için düzenlenmiş laboratuvarda temizlik ve onarım çalışmaları tamamlandıktan sonra çalışmaya hazır hâle getirilmiş ve daha sonra yaş, cinsiyet, patolojik durumları ve varyasyonları değerlendirilmiştir. Bu çalışmada arkeolojik değerlendirmeler Alper Yılmaz tarafından antropolojik değerlendirmeler ise Emel Acar tarafından yapılmıştırÖğe Fiziki antropoloji yayınlarının gelişimi(Hitit Üniversitesi, 2018) Özkoçak, VahdetBibliyometrik analizler belirli bir alandaki yayınların istatistiksel olarak analiz edilmesini, atıf analizi ile en çok atıf alan etkin yayınların ortaya çıkarılmasını, yazarlar arasındaki uluslararası işbirliklerinin belirlenmesini, ülkeler ve kurumların etkinliğinin değerlendirilmesine olanak sağlar. Bu araştırmada 1975- 2017 yılları arasında Antropoloji alanının en önemli alt araştırma alanı olan Fiziki Antropoloji konusunda yayınlanan yayınların bibliyometrik olarak analiz edilmesi amaçlanmıştır. Literatür araması Web of Science (WoS; Thomson Reuters, New York, NY, USA) veri tabanında “physical anthropology”, “biological anthropology”, “anthropometric measurement” ve “anthropometric measurements” anahtar kelimeleri kullanılarak yapılmıştır. Bulunan tüm yayınlar Wos veri tabanından çekilerek bibliyometrik olarak analiz edilmiştir. Bibliometrik analizlerin görselleştirilmesi, Ağ ve kümelenme grafikleri için VOSviewer (Version 1.6.6) paket programı kullanılmıştır. Bibliyometrik analizler sonucunda Fiziki antropoloji alanında toplam 9614 yayın bulundu. Bu yayınların 8500’ü makale, 464’ü tam metin bildiri 325’i özet bildiri kategorisinde idi. En fazla çalışma sırasıyla Beslenme Diyetetiği (1700; %20.0) ve Endokrinoloji Metabolizması (1066; %12,5) araştırma alanlarında yapılmıştı. Tüm yayınların 519’u Antropoloji araştırma alanındaydı. Bibliyometrik analizler Antropoloji araştırma alanındaki 519 makale ile yapıldı. En çok yayın 2012 yılında yapılmıştı (46; %8,9). Literatüre en fazla yayın katkısı yapan dergi Amerıcan Journal Of Physıcal Anthropology (93; %18,0). idi. Amerika Birleşik Devletleri 196 (%38) ve Hindistan (58, %11,2) yayın ile en fazla literatüre katkı yapan ülke olmuştur. Literatüre katkı açısından 12 makale (%2,3) ile Türkiye 15. Sırada yer almıştır.Öğe 7-10 yaş arası yüzme yapan çocuklarda antropometrik ve somatotip değişkenler(Hitit Üniversitesi, 2018) Özkoçak, Vahdet; Hınçal, Sibel Hande; Gültekin, Timur; Bektaş, YenerAmaç: Spor, küçük yaşlardan itibaren bireylerin bedensel özelliklerine etki eden bir faktördür. Bu çalışmanın amacı, düzenli yüzme sporu yapan çocuklardaki antropometrik ve somatotipik özelliklerin belirlenmesidir. Materyal ve Metod: Araştırmamıza 17 Mart 2018 tarihinde TOBB ETÜ havuzunda düzenli yüzme sporu yapan ve kulüpler adına amatör olarak yüzen 7- 10 yaş arası bireyler katılımcı olarak seçilmiştir. 42 kız, 54 erkek olmak üzere toplamda 96 bireyin katıldığı çalışmada triceps, biceps, subscapular, suprailiac ve baldır deri kıvrımı kalınlıkları (d.k.k.), dirsek, diz, omuz, göğüs genişliği, göğüs derinliği, üst kol, boyun ve ayakta baldır çevresi olarak antropometrik ölçümleri alınmıştır. Antropometrik ölçüler International Biological Programme’ın öngördüğü teknikler doğrultusunda alınmıştır. Boy ölçümü Martin tipi antropometre ile, ağırlık ise ±100 grama duyarlı dijital tartı ile gerçekleştirilmiştir. Ölçümlerde katılımcılar mayo giymiştir Bulgular: Antropometrik ölçülerde cinsiyetler arasında, diz-dirsek genişliği ve göğüs derinliği arasında anlamlı farklılıklar gözlenmiştir (p<0.05). Somatotip kızlarda 4.7-5.1-3.0 değeri ile mezomorfik -endomorf, erkeklerde 4.2-5.7-2. değeri ile endomorfik mezomorf olarak bulunmuştur. Sonuç: Katılımcıların genel olarak yağlılık oranları yüksek bulunmuştur. Bu nedenle bireylerin küçük yaşlarda fiziksel özelliklerinin belirlenmesi, sağlıklı yaşam koşulları için spora yönlendirilmesi ve buna uygun beslenme programları düzenlenmesi önemlidir.Öğe Antik Spradon Toplumu üzerine anemi çalışması(Hitit Üniversitesi, 2018) Çırak, Mustafa TolgaAntik çağlarda yaşamış toplulukların ve insanların maruz kalmış oldukları hastalıkları kemikler üzerinden inceleyen bir bilim dalı olan paleopatolojinin önemli ilgi alanlarından birisi de Anemi çalışmalarıdır. Anemi, kansızlık olarak isimlendirilir ve yeteri kadar demiri metabolizmasında tutamayan veya barındıramayan insanlarda görülür. Anemi, özellikle beslenme ile ilgili çalışmalarda sıkça bakılan bir sağlık sorunudur. Antik dönem insanlarının kafataslarında cribra orbitalia, porotic hyperostosis ve diploe kalınlaşması olarak ortaya çıkar. Bu çalışmaya konu olan Spradon Antik Kentine ait iskeletler, İstanbul İli Avcılar İlçe sınırlarındaki Ispartakule bölgesinde İstanbul Arkeoloji Müzeler müdürlüğü tarafından 2011 senesinde ele geçmiştir. Bu bölgeden ele geçen 90 insan iskeleti üzerinde Cribra orbitalia, porotic hyperostosis ve diploe kalınlaşmasına hem cinsiyetlerde hem de yaş gruplarında bakılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda toplumda yaklaşık %12,2 civarında cribra orbitalia, %13,3 iken diploe kalınlaşması %8,8 olarak hesaplanmıştır. Cinsiyetler arası değerlendirmede kadınların cribra orbitalia oranı erkeklere göre daha fazladır. Erkeklerde ise porotic hyperostosis düzeyi kadınlardan fazladır. Diploe kalınlaşması ise yine bariz şekilde kadın bireylerde yüksek saptanmıştır. Cribra orbitaliaya bağlı olarak kadın bireylerde diploe kalınlaşmasından söz edilebilir. Spradon Toplumu çocuk bireylerinden sadece 2 bireyde porotic yapıyla karşılaşılması örnek sayısıyla bağlantılıdır. Spradon Geç Roma- Erken Bizans dönemi toplumunda beslenmeye bağlı sağlık sorunlarından birisi olan anemi mevcuttur.Öğe Kulak kepçeleri yüzün orta hattına göre simetrik mi?(Hitit Üniversitesi, 2018) Özdemir, Fikri; Özkoçak, VahdetGiriş: Kulak kepçesinin yüzün orta hattına göre aynı uzaklıkta olup olmadığı, plastik ve rekontrüktif cerrahi operasyonlarında, ameliyat sonrası estetik olmayan sonuçlardan kaçınmak için, uygun cerrahi bir planlama gereklidir. Amacımız, 20 yaş ve üzeri Anadolu’da yaşayan sağlıklı erkek bireylerin çift taraflı olarak kulaklarındaki 3 farklı noktanın, yüzün orta hattında bulunan 6 noktaya göre uzaklıklarının sağ ve sol olmak üzere farklılıkları tespit etmektir. Materyal ve Metod: 20 yaş ve üzeri toplam 120 sağlıklı gönüllü erkek bireyden sağ ve sol olmak üzere 1,5 metre mesafeden aynı fotoğraf makinesiyle, aynı kişi tarafından çekilen fotoğraflardan, Image J programı vasıtasıyla supaurale, subaurlae ve tragion noktalarından yüzün orta hattında bulunan trichion, nasion, pronasale, subnasale, stomion, gnathion noktalarına olan mesafeleri sağ ve sol olmak üzere çift taraflı ölçümler alındı. Mesafeler için ortalama±standart sapma değerleri ayrı ayrı hesaplandı. Sağ ve sol kulağın yüzün orta hattına olan uzaklıkları arasındaki farklılıkları tespit etmek için Paired T testi uygulandı. Bulgular: Sağ Supaurale-trichion arasındaki mesafe 142,25±19,01mm sol ise 134,40±18,10 mm olarak hesaplandı. Sağ tragion-trichion arasındaki mesafe 144,68±18,98 mm sol ise 123,95±15,86 mm olarak hesaplandı. Sağ Subauraletrichion arasındaki mesafe 171,33±19, 92 mm sol ise 168,28±22,16 mm olarak hesaplandı. Sağ ve sol Supaurale-trichion arasındaki mesafeler arasında istatistiksel açıdan farklılık bulunmazken (p>0,05), Sağ ve sol tragion-trichion ve subaurale-trichion arasındaki mesafelerde istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olduğu gözlendi (p<0,001) Sağ supaurale-pronasale arasındaki mesafe 176,55±21,94 mm sol ise 170,03±21,97 mm olarak hesaplandı. Sağ tragion-pronasale arasındaki mesafe 145,78±17,71 mm sol ise 142,55±18,24 mm olarak hesaplandı. Sağ Subauralepronasale arasındaki mesafe 144,58±17,96 mm sol ise 141,90±19,74 mm olarak hesaplandı. Sağ ve sol supaurale-pronasale, tragion-pronasale ve subauralepronasale arasındaki mesafelerde istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olduğu gözlendi (p<0,001). Sonuç: Elde edilen sonuçlar gösterdi ki sağ ve sol kulaklar yüzün orta hattına göre çoğunlukla simetrik değildir. Bizim ölçüm grubumuzda yüzün orta hattına göre sağ kulağın sola göre daha uzakta olduğu gözlendi. Bunun sebebi kulağın yerleşimi, kulağın büyüklüğü ve yüzün simetrik olmamasına bağlandı. Bu ölçüm değerleri ile plastik ve estetik cerrahların ameliyatı önceden planlaması ve tatmin edici estetik sonuçlar elde etmesinde yardımcı olacağı kanısındayız.