Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Avrasya Bozkır Göçebelerinde Askeri Yapı(2023) Akcan, AytenEski Çağ döneminden bugüne kadar olan süreç düşünüldüğünde Avrasya bozkırlarında yaşayan göçebe toplumların neredeyse hepsinin militarist bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Macaristan’dan Kuzey Çin’e kadar olan bu coğrafyanın bozkırlarında var olan göçebe toplulukların askeri yapılanmalarında, savaş stratejilerinde aynı zamanda askeri sanat anlayışlarında ve kullandıkları silahlarda dikkati çekecek benzerliklerin olduğu anlaşılmaktadır. Zira özellikle bu bölgede tüm askeri yenilikler oldukça hızlı bir şekilde bölgeye yayılır ve aynı hızla uygulama sahasına getirilirdi. Çünkü bu coğrafyada geç kalmak ya da yavaşlamak er geç yenilgiye uğramakla karşılık bulurdu. Elbette temel noktalarda birleşen askeri yapının bazı yerlerde farklılıklar oluşturduğu da görülmektedir. Fakat bu farklılıkların esas sebebi, o bölgede yaşayan halkların etno-kültürel özelliklerinden ve bu bölge yakınlarında var olan yerleşik düşmanların askeri ve politik teşkilat yapılarına göre şekil alma durumdan kaynaklanmaktadır. Eski Çağ, Orta Çağ ve çağdaş tarih araştırmacılarının birçoğu bozkırdaki göçebelerin; yaşayışlarını, dünyayı nasıl algıladıklarını, özellikle savaş taktiklerini, yaptıkları savaşları yani askeri yapılanmalarını araştırmışlar ve bu konuya büyük ilgi göstermişlerdir. Fakat bu konular araştırılırken sorulması gereken birkaç sorunun cevabı hakkında yeteri sayıda çalışmanın yapılmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle daha detaylı incelenmesi gereken konulardan biri, Avrasya’da var olan göçebelerin -bilhassa Türk göçebelerin- yetersiz kaynak, az sayı da insan gücü ve sınırlı finansal güç ile yüzyıllardır neden bu kadar güçlü olduklarıdır. Cevabın önemli bir kısmı kanaatimce, Avrasya bozkırlarında yaşayan halkların ve burada oluşturulan askeri yapının Dünya askeri tarihinde nerede durduğunun tam olarak anlaşılmasında yatmaktadır.Öğe Orta Asya Türk Göçebe Halklarında İmparatorluk Karakteri ve Güç Dengesi(2023) Akcan, AytenEski Çağ Orta Asya’sında devletin varlığı ya da yokluğu ya da imparatorluk karakterinde olup olmadığı tartışması yapılırken Türk göçebe halklarının yönetim sistemlerinin basit tanımlarla açıklanamayacak kadar karmaşık ve çok yönlü olgular içerdiği unutulmamalıdır. Orta Asya’nın göçebe imparatorlukları arasındaki siyasî örgütlenmenin bilinen özellikleri, devlet iktidarının kabul edilen kriterlerini (gelişmiş hukuk ve yargı sistemi, merkez ve taşra yönetim aygıtında uzmanlaşmış bürokrasi, malî sistem, vb) tam olarak karşılamadığından, batılı araştırmacılar bu toplulukların siyasî teşkilatlanmaları adına muğlak ve belirsiz yorumlarda bulunmuşlardır. Bozkırda yaşayan Türk halklarının imparatorluk karakterine ulaşmaları aslında göçebeler topluluğu içindeki ortaya çıkan yapısal bir krizdir. Bu krizin üstesinden gelmek adına bozkır Türk toplulukları askerî-hiyerarşik bir yapı kurarak militanlaşmaya gitmişlerdir. Bu çalışma göçebe imparatorlukların çok bileşenli güç yapısını da dikkat çekerek, siyasî oluşumlarda, farklı düzeylerdeki kurumlar klan ve kabile yapısına, kabile-üstü konfederasyonlara, imparatorluk ve/veya erken devlet hiyerarşisine farklı tarihsel dönemlerde değişen oranlarda uyarlanmış ve bunlarla etkileşim halinde olarak oluşmuş olabileceği konusuna dikkat çekmek amacını taşımaktadır. Aynı zamanda Orta Asya’daki Türk göçebe imparatorlukların yönetim faaliyetlerindeki içsel farklılaşmaların siyasî kültür bileşenlerine nasıl yansıdığı ve tam anlamıyla bir güç dengesinin nasıl kurulduğu konusuna da değinilecektir.Öğe İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK BOZKIR GÖÇEBELERİNİN MEKÂN ALGILARINI ANLAMAK ADINA YAŞAM COĞRAFYALARINI ÖĞRENMEK(2023) Akcan, AytenOrta Asya’da bozkırda yaşayan Eski Türklerin mekân algıları ve yaşam şekillerine dair araştırmalar genellikle geleneksel olarak bu alanı coğrafi bir bölge olarak ele almaktadır. Mekân ve yer kavramları, hangi yaşam tarzında olursa olsun bu coğrafyada yaşayan insanların düşünce sisteminde zamanla kurumsallaşmış ve kutsallaşmıştır. Çalışmamızın konusu olan İslamiyet Öncesi Türk Bozkır göçebelerinin mekân anlayışlarının, duyusal ve dinsel deneyimler sonucu yaşam şekillerine nasıl yansıdığı hâlâ ana araştırma odağının dışında kalan bir meseledir. Aynı zamanda Türk bozkır göçebelerinin yaşam şekilleri üzerine yapılan araştırmaların birçoğunda mekân ve göçebelik kavramlarının arasında bulunan felsefi yön bir kenara bırakılarak sadece coğrafi bir mekân algısı içerisinde gerçekleştiğini gözlemleyebiliriz. Bu durum Türk göçebelerinin yerli toprak duygusunun yanı sıra mistik, duygusal, dini ve estetik mekân algılarını göz ardı eden bir yaklaşım meydana getirebilir. Dolayısıyla bu çalışma, Türk bozkır göçebe dünya görüşünde ve Moğollarda, doğal yaşam bölgelerinin birçok farklılığı içerisinde barındırırken, gerçek yaşam ortamındaki yansıma dikkate alınarak çevrenin simgesel açıdan nasıl algılandığını araştırmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda bu çalışma amacı, yaşanılan coğrafyanın, mekân ve yere dair iki farklı perspektifi nasıl ortaya çıkardığı konusuna eğilmektir.Öğe Bozkır İmparatorluklarının Siyasi Örgütlenmesi: İç içe Geçmiş Tarihler(Eğitim-Sen, 2023) Akcan, AytenGeleneksel tarih araştırmalarında genellikle, geçmişteki imparatorluk kavramının karakterini çözmenin, anlamanın ve anlatmanın ilk ve yegâne çıkış yolu olarak Avrupa modern sömürge imparatorluğu modelinin incelenmesi gerekliliği algısı bulunmaktadır. Ama son on yıllarda imparatorlukların ortak özellikleri, eğilimleri, yapılanmaları gibi birçok soruya cevap ararken çok daha geniş bir yelpazede, imparatorluk anlayışlarını karşılaştırmalı bir perspektiften ele alan çalışmalar göze çarpmaktadır. Yapılan bu yeni çalışmalar imparatorlukların şehir devletleriyle birlikte en yaygın siyasi örgütlenme biçimleri olduğunun ve dünya tarihindeki imparatorlukların çoğunun Avrupalı olmadığının nispeten yeni fark edilmesinden kaynaklanmaktadır. Fakat MS 4. ve 5. yüzyıllardaki Avrasya imparatorluklarının tarihleri ve siyasi teşkilatlanmaları ile ilgili araştırmalarda sözü geçen “karşılaştırma analiz kullanımı” ile gerçekleşen ciddi çalışmaların sayısının oldukça az olduğu görülmektedir. Unutulmamalıdır ki Avrasya kıtası Eski Çağ döneminde ve erken Orta Çağ’da; Çin, İran, Hindistan ve Roma gibi, çoğunlukla Hunlar veya Xiongnu olarak adlandırılan Asya halklarına ev sahipliği yapmıştır. Bu önem ile birlikte bu topraklarda yaşayan toplulukların arasında; göçebe, barbar, ilkel, az gelişmiş ya da medeni, yerleşik, yenilik sever halklar paradigmasının sahte ikiliğinin terk edilmesi gerektiğinin ve aslında aynı ya da yakın coğrafyadalar da yaşayan tüm toplulukların birbirlerini etkileyerek her manada iç içe geçmiş bir görüntüye zamanla ulaştıklarının daha çok araştırılarak anlatılması gerektiğine inanıyorum. Bu halklar acaba aralarında devamlı bir yıkım, bir savaş, bir husumet mi barındırmaktaydılar yoksa aslında siyasi bir teşkilatlanma ve örgütlenmenin karşılıklı bağlantı noktalarını oluşturarak yeni modellerin ortaya çıkması adına insanlığa arka planda hizmet mi etmekteydiler? Bu çalışmada bilhassa Eski Çağ’da bozkırda var olan Türk imparatorlukların değişen tarihsel koşullar karşısında, farklı etnik gruplardan oluşan toplulukları siyasi yapılanma noktasında nasıl etkiledikleri, iç içe geçmiş bir tarih oluşumunu nasıl gerçekleştirdikleri ve birbirlerine nasıl entegre oldukları sorularına cevap aramaya çalışacağım.Öğe İskit Hayvan Sanatındaki Meydan Okuma: Avcılar ve Av(2023) Akcan, AytenMÖ 7. ve 3. yüzyıllar boyunca Hazar bozkırları ile Altay Dağları arasında dolaşan göçebe İskitler, ikonik hayvan stili sanatlarıyla tanınmışlardır. Daha az sayıda insan figürünü tasvir eden bu sanat, hayvanları canlı stilize ederek tarihe bambaşka bir yorum getirmiştir. Fakat İskitlerin, inançları ve sanat anlayışlarını anlayabilmemiz adına yazılı kaynak bırakmamış olmaları, yerleşik yaşam şekline sahip olan Yunan ve Fars kaynaklarına başvurmamıza neden olmuştur. Bunun yanı sıra bu yazılı kaynaklarda bazı noktaların aydınlatılması için sorulan soruların cevabının tam olarak verilemediği de aşikardır. Unutulmaması gereken diğer önemli bir konuda, eski tarihlerde -ve bugünde- toplumları çözmenin, analiz etmenin ve bu kitleleri siyasal, kültürel, dinsel ya da sanatsal açıdan harekete geçiren saiklerin ne olduğunu anlamanın bazen oldukça gizemli hale gelmesi meselesidir. İskitlerin ortaya koydukları sanat anlayışlarında hayvanları kullanarak insan hikayeleri oluşturdukları, zamanla ortaya çıkardıkları hayvan üslubundan çok bakışlı bir okuma ortamı meydana getirerek toplumları hakkında günümüze ışık tutmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada, İskit sanatındaki maddi kültür unsurlarından -çoğunlukla- hayvan figürlerini baz alarak, onların inanç sistemlerinin derinliklerini ve dünyayı nasıl algıladıklarını daha iyi anlamak adına antropolojik bir perspektif çizmeye çalışacağım. Aynı zamanda İskit sanatında ortaya konan yırtıcıların, avın ve avcının arasındaki mücadelenin farklı bir bakış açısı ile yorumlanması gerekliliğinin önemi üzerinde durmaya gayret göstereceğim.Öğe Anıt eserler ile birleşmek: İslamiyet öncesi Türk Runolojisi(2023) Akcan, AytenTarihimizin en eski kaynaklarından biri olan, bulundukları ilk dönemde sırlarla saklı yazıtlar olarak kabul edilen, manevi mirasın erken örnekleri olarak kodlanmış Orhun-Yenisey Yazıtları, Türk runik olarak kabul edilmekte ve incelenmektedir. Bu yazıtlar; millî bilincin artırılması, Türk halklarının günümüz dayanışmasını gerçekleştirebilmesi, karşılıklı iş birliği ve bütünlüğün sosyo-kültürel açıdan ilerlemesine yarar noktasında, Türk runolojisinin özüne ve içeriğine daha fazla önem verilmesi gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda sosyo-tarihsel aşamalarda etnik birimlerin oluşum süreçleri, Türk halklarının kademeli gelişimi ve insan uygarlığının sağlanmasındaki rolleri ve Orhun yazılı anıtların Türk halklarının bilinçlenmesindeki sorumluluğu, Bilge Kağan, İstemi Yabgu ve Tonyukuk’un düzensiz Türk halklarını bir araya getirerek büyük bir siyasî-askerî birlik meydana getirilmesindeki rolleri de bu runik yazıtların tarih bilimine kazandırılması ile mümkün hale geldiği unutulmamalıdır. Bu yazıtlar Türk değerlerinin bir örneği olmasının yanı sıra insanlığın belli bir aşamasını da somutlaştırması ve uygarlık tarihinden haberler vermesi açısından da oldukça önemli anıt eserlerdir. Türk tarih bilincinin oluşmasında mühim bir yerde olan bu runik eserler, tarihsel süreçlerin bir öznesi, yani belli bir tarih zincirinin halkası olarak düşünülmelidir. Tarihe saygı duyma, bugünü yaratma ve gelecek için olumlu bir temel oluşturma fikri ile yazıtların aynı zamanda Türk dili konuşan halkların ortak ve benzersiz bir tarihsel köke sahip olması, Türk kimliğini anlamada ve Türk halklarının birliğini güçlendirmede önemli bir rol oynaması, Türk runolojisinin incelenmesine ve tanıtılmasına dair daha çok akademik çalışmanın yapılması düşüncesi, bu çalışmanın çıkış noktasıdır. Bu nedenle çalışmada, Türk halklarının bugünkü birlikteliği bağlamında sosyo-kültürel gelişimde karşılıklı ortaklık ve bütünlük temelinde tarihsel kaynaklara dayanarak bir inceleme yaparak bu bağlamda kavramsal öneriler ve tavsiyeler ortaya koymaya çalışılacaktır. Bunun yanı sıra çalışmada bahsedilen kavramsal meselelerden yola çıkarak, Türk runolojisinin araştırılması ve Dünya tarihîne ve elbette millî tarihe kazandırılmasının önemi meselesini de birkaç madde başlığında yer vermeye gayret gösterilecektir.Öğe Çalışanların Duygusal Zekâ Düzeyinin Çatışma Yönetimine Etkisi: Bir Alan Araştırması(2021) Çiftçi, Gamze Ebru; Gürer, Alper; Uçan, Fatihİnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellik, beyin ve beynin işleyiş biçimidir. Zihnimizi, duygularımızı yöneten ve birçok motor hareketlerimizin ana merkezi olan beynimizin, aynı zamanda sosyal ilişkilerimizin düzeyini ve tarzını da belirleyen önemli bir kontrol merkezi olduğunu da söylemek mümkündür. Günlük yaşayışımızda sayısız düşünce üreten beynin akıl yürütme işlevini genel olarak zekâ olarak tanımlarız. Zekâ insanların yaşamını kolaylaştıran, insanın doğada var olmasının temelini oluşturan nöronsal hareket olmanın yanında, bizim yaşamdaki konumumuzu da belirleyen en önemli düşünsel faaliyettir. Bu öneminden hareketle bilim insanlarının her zaman dikkatini çeken zekâ konusu, bugün birçok farklı alanda sınıflandırılarak daha detaylı incelenmeye çalışılmaktadır. Bu inceleme alanlarından en önemlilerinden biri de özellikle iş yaşamında adına sıkça rastladığımız duygusal zekâdır. Duygusal zekâ, bireylerin ilk önce kendi duygularının daha sonra da etkileşimde olduğu diğer insanların duygularının farkında olma halini yansıtır. İş yaşamında gerek yöneticilerle, gerekse çalışanlarla ilişkilerimizin sağlıklı bir şekilde kurulmasına etki eden duygusal zekânın, olası örgütsel çatışmaların da önlenmesinde etkisi olacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda çalışmada çalışanların duygusal zekâ düzeyi ile çatışma yönetimi arasındaki ilişki incelenmeye çalışılmış ve her iki değişken arasında pozitif yönlü anlamlı ilişkiler bulunmuştur.Öğe Meslek Yüksekokulu Öğrencilerinin Kariyer Çapalarının Bazı Sosyo-Demografik Faktörler Açısından İncelenmesi(2019) Çiftçi, Gamze Ebru; Hırlak, BengüBu araştırmanın amacı, Hitit Üniversitesi Sungurlu Meslek Yüksekokul’unda eğitim öğretim gören öğrencilerin kariyer tercihlerine ve tutumlarına etki eden, kariyer çapalarını belirlemektir. Bunun yanı sıra öğrencilerin sosyo-demografik özelliklerine göre kariyer çapalarına ilişkin görüşleri arasında farklılık olup olmadığı incelenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda 230 meslek yüksekokulu öğrencisine anket uygulanmış ve anket uygulaması ile elde edilen verilerin analizinde bir istatistik paket programından yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, öğrencilerin kariyer çapasının alt boyutlarında yer alan ifadeleri büyük ölçüde doğru buldukları, en çok saf meydan okuma ve hayat tarzına ilişkin ifadeleri doğru buldukları tespit edilmiştir. Ayrıca öğrencilerin okudukları sınıflara göre, güvenlik/istikrar ve hayat tarzı, annelerinin eğitim düzeylerine göre, girişimci yaratıcılık; babalarının mesleklerine göre, güvenlik/istikrar; ailelerinin ekonomik durumlarına göre, özerklik/bağımsızlık; seçtikleri meslekten memnuniyet düzeylerine göre, hizmete adanma ve saf meydan okuma; mezuniyetleri sonrasında mesleği yapma isteklerine göre ise, saf meydan okuma kariyer çapasına ilişkin görüşlerinin anlamlı bir farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Narsizmin İş Doyumu ve Bireysel Performans Üzerindeki Etkisi Üzerine Bir Alan Araştırması(2019) Gürer, Alper; Çiftçi, Gamze EbruNarsizmle ilgili son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar narsizmin örgütsel düzeyde daha fazla araştırılması gereken bir konu olduğunu ortaya koymuştur. Toplumsal ilişkilerde önemli çatışma kaynaklarından biri olarak görülen narsistik kişilik özellikleri, örgütsel bağlamda da etkili olabilmektedir. Geçmiş araştırma bulguları narsistik kişilik özelliklerinin örgütsel etkileri konusunda narsizmin olumlu veya olumsuz yönlerinin öne çıktığı farklı sonuçlar içermektedir. Bu çalışmanın amacı, narsizmin iş doyumu ve bireysel iş perormansı üzerindeki etkilerini belirlemektir. Bu amaçla çalışma narsizm ile iş doyumu ve bireysel performans arasındaki ilişkileri ortaya koyacak şekilde tasarlanmıştır. Tokat ilinde tekstil sektöründe görev yapmakta olan 311 çalışana anket uygulanarak gerçekleştirilen araştırma verilerinin analizinde frekans, t-testi, ANOVA, korelasyon ve regresyon yöntemlerinden faydalanılmıştır. Araştırma bulgularına göre narsizm ile iş doyumu ve bireysel performans arasında pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Çalışanların narsistik kişilik düzeyi arttıkça çalışanlarda iş doyumunun ve bireysel performansın arttığını bu çalışma sonuçları için söylemek mümkündür. Çalışmada elde edilen diğer bir sonuç, çalışanların demografik özelliklerine göre narsistik kişilik düzeylerinde bazı farklılıkların olmasıdır.Öğe Çalışanlarda İşe Yabancılaşmanın Bazı Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi(2018) Çiftçi, Gamze Ebru; Öneren, MelahatBilgi ve teknolojik gelişmelerin hızlı bir şekilde arttığı bu çağda, çalışanların bu teknoloji ile birlikte üretkenlikleri ile var olabilmesi oldukça zorlaşmaktadır. Endüstrileşmenin getirdiği birçok teknolojik icatlar üretimi hızlandırmakla birlikte daha az çalışana ve emeğin daha az talebine sebep olmuştur. Bu gelişmeler insanın varlığının en büyük göstergesi olan “emek” kavramının tekrar tartışılmasına ve insanın emeğinin yabancılaşması konularını gündeme getirmiştir. Bu çalışmada yabancılaşma kavramı kavramsal olarak incelenerek, çalışanların demografik özelliklerinin yabancılaşma olgusu üzerindeki yansımalarının ele alınması amaçlanmıştır. Bu amaçla, Kırıkkale Valiliği ve Valiliğe bağlı kamu kurumlarında çalışan 435 personele anket form uygulanmıştır. Uygulanan anket formunda araştırmacı tarafından geliştirilen “İşe Yabancılaşma Ölçeği” ve demografik bilgileri içeren sorular kullanılmıştır. Elde edilen verilen SPSS 16.0 programında analiz edilmiş, ANOVA, t-testi, frekans analizleri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda çalışanların cinsiyeti, medeni durumu, çalışma süreleri ile işe yabancılaşma alt boyutları arasında bazı anlamlı farklılıklara rastlanmıştır.Öğe The Relation between Machiavellianism, Organizational Commitment and Ethical Leadership: A Field Research on Academicians in Turkey(2018) Gürer, Alper; Çiftçi, Gamze EbruOrganizational commitment and ethical leadership practices are regarded as crucial in the process of achieving organizational goals in modern organizational structures and as variables that need to be enhanced within administrative policies of organizations. According to literature, the Machiavellian characteristics of the employees typically stand out as an unwanted phenomenon in organizations. The objective of this study is to examine the relationship between Machiavellianism, organizational commitment and ethical leadership in universities. A questionnaire was conducted on 385 academic staff serving in universities around Turkey and frequency, t-test, ANOVA and regression methods were utilized in the analysis of the research data. According to research findings, a positive relationship was found between the continuance commitment and normative commitment which are among sub-dimensions of organizational commitment and Machiavellianism tendency. It was observed that ethical leadership was positively related to all sub-dimensions of organizational commitment, that is, ethical leadership behaviors were an important determinant in terms of organizational commitment. No relation was found between the tendency of Machiavellianism and ethical leadership behaviors.Öğe Hastane çalışanlarının toksik liderlik ve örgütsel sinizm algılarının örgütsel bağlılıklarına etkisi(2020) Çankaya, Muhammet; Çiftçi, Gamze EbruBu çalışma, çalışanların toksik liderlik algıları ile örgütsel sinizm duygularının örgütsel bağlılık düzeylerine etkisini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla araştırmanın yürütülebilmesi için anket yöntemi seçilmiş ve Tokat ilinde faaliyet gösteren bir kamu hastanesinde görev yapan 396 çalışana anket uygulaması yapılmıştır. Kullanılan anket formda ülkemizde geçerliliği ve güvenirliliği farklı çalışmalarla test edilmiş üç farklı ölçekten yararlanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22. programında analiz edilmiş ve yapılan analizler sonucunda çalışanların toksik liderliğe ilişkin algıları ile örgütsel sinizm duygularının örgütsel bağlılıklarına olumsuz yönde etki ettiği tespit edilmiştir.Öğe Algılanan yönetici kibrinin, satış elemanlarının tükenmişlik ve işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisine yönelik bir alan araştırması(Hitit Üniversitesi, 2018) Bozacı, İbrahim; Çiftçi, Gamze Ebru; Gürer, AlperBu çalışma yönetim literatüründe göz ardı edilmiş ve üzerine yeterince bilimsel çalışmanın bulunmadığı yönetici kibrinin satış elemanları üzerindeki etkilerini konu almaktadır. Kibrin insan yaşamının her alanında karşılaşılan ve olumsuz sonuçlara sebep olan bir olgu olduğu bilinmesine rağmen işletmeler bakımından sonuçlarının araştırılmaması dikkat çekmektedir. Bu kapsamda çalışma, satış elemanlarının yönetici kibrine yönelik algılarının tükenmişlik ve işten ayrılma niyetleri üzerindeki etkisini ve yönetici kibrinin işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisinde tükenmişliğin olası aracı rolünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ayrıca bu şekilde işletmelere yönetici kibrinin sonuçları ile ilgili değerli bilgiler sağlanması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda perakende ayakkabı satış sektöründe faaliyet gösteren bir işletmenin satış elemanlarından yüz yüze anket yöntemi ile birincil veriler toplanmıştır. Elde edilen veriler istatistiksel paket programı ile analizlere tabi tutulmuştur. Araştırma bulgularına göre, satış elemanlarının algıladığı yönetici kibri, tükenmişlik düzeyini ve işten ayrılma niyetini pozitif yönlü etkilemektedir. Araştırma sonucunda ortaya çıkan bir diğer bulgu da yönetici kibrinin işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisinde tükenmişliğin aracı rol üstlendiği, yani yönetici kibrinin tükenmişlik dolayısıyla işten ayrılma niyetini daha fazla etkilediği yönündedir.Öğe Türkiye' de kamu personelinin sosyal güvenliği: Gelişimi, sorunlar ve yapılan düzenlemeler(2015) Demirel Değirmenci, SongülArtan nüfusun gereksinimlerini karşılayabilmek için geliştirilen üretim tekniklerinin kullanılması sosyal güvenliği zorunlu kılmıştır. Kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yürüten kamu personelinin sosyal tehlikelerden korunmak maksadıyla dâhil olduğu bu sistemde zaman içerisinde ödenen bedeller ve yararlanılan katkılar farklı olmuştur. Çalışmanın amacı; kamu personelinin sosyal güvenliğindeki değişikliklerin cumhuriyet tarihinden bu yana, özellikle son yirmi yıllık süreç dikkate alınarak ortaya koymaktır. Bu doğrultuda; reformların menşei keşfedilemeye çalışılarak, primlerin ödenmesi ve emeklilik sistemindeki yasal değişiklikler incelenmiştir. Makalede, sosyal güvenliğin kapsamı, reformların menşei ve kamu personelinin sosyal güvenliği konu başlıklarına yer verilmiştir.Öğe Hemşirelerin stresle başa çıkma tarzlarında duygusal zekanın etkisi: Çorum ilinde bir uygulama(Anadolu Üniversitesi, 2019) Çankaya, Muhammet; Çiftçi, Gamze EbruBu çalışmanın temel amacı; stresle başa çıkma tarzlarında duygusal zekanın ne derece etkili ve ilişkili olduğunun saptanmasıdır. Bunun yanında örneklem grubunun stresle başa çıkma tarzlarında demografik değişkenlerin herhangi bir farklılığa yol açıp açmadığının incelenmesi çalışmanın bir diğer amacını oluşturmaktadır. Bu amaçla Çorum İlindeki bir sağlık kurumunda çalışan 200 hemşire üzerinde anket uygulaması yapılmıştır. Araştırmada iki ölçek kullanılmıştır. Duygusal zekayı ölçümlemek için Chan (2004) tarafından geliştirilen 12 madde ve dört boyutlu duygusal zeka ölçeği kullanılmıştır. Stresle başa çıkma tarzını ölçmek için ise; Folkman ve Lazarus tarafından 68 madde ile geliştirilen Başa çıkma Envanterinin (Ways of Coping Invetory) Şahin ve Durak tarafından (1995) kısa formunun uyarlanmasıyla oluşturulmuş 30 maddelik ve beş boyutlu Stresle Başa Çıkma Tarzı Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma sonuçlarına göre; stresle başa çıkma yöntemlerinde duygusal zekanın anlamlı düzeyde etkisinin olduğu bununla birlikte katılımcıların cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi, yaş ve çalışma süresi gibi demografik özelliklerinin stresle başa çıkma tarzlarıında herhangi bir farklılığa yol açmadığı görülmüştür. Anahtar KelimelerÖğe Farklılık yönetiminin örgütsel özdeşleşme üzerine etkisi: akademik ve idari personel üzerine bir araştırma(Özel Akademi, 2016) Taşlıyan, Mustafa; Hırlak, Bengü; Çiftçi, Gamze EbruBu araştırmada, Kırıkkale Üniversitesinde görev yapmakta olan akademik ve idari personelin farklılık yönetimine ilişkin algılarının örgütsel özdeşleşmeleri üzerindeki etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, bu üniversitede çalışan 151 akademisyene, 150 idari personele anket uygulanmıştır. Anket sonucu elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak, frekans, t testi, ANOVA, korelasyon ve regresyon analizi yapılmıştır. Korelasyon analizi sonuçlarına göre; farklılık yönetimi boyutlarının tamamı ile örgütsel özdeşleşme arasında anlamlı pozitif yönde bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Regresyon analizi sonuçlarına göre ise; farklılık yönetimi boyutlarının tamamının örgütsel özdeşleşmeyi olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir. Ayrıca örgütsel özdeşleşmenin cinsiyetlere göre; farklılık yönetimi boyutunun (örgütsel değerler ve normlar) yaşa göre; farklılık yönetimi boyutlarının (bireysel tutum ve davranışlar, örgütsel değerler ve normlar) akademisyen ve idari personel olarak görev yapmaya göre anlamlı farklılık gösterdiği de tespit edilmiştir.Öğe Çorum ili Sungurlu ilçesinde hizmet almış hastaların aydınlatılmış onamla ilgili farkındalıkları(Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü, 2016) Demirel Değirmenci, Songül; Çankaya, MuhammetBu çalışmada; aydınlatılmış onamla ilgili Çorum ili Sungurlu ilçesinde sağlık hizmeti almış bireylerin farkındalıkları araştırılmıştır. Araştırmada birincil verilerin elde edilebilmesi amacıyla anket yöntemi kullanılmıştır. Anket katılımcılarla yüz yüze görüşülerek uygulanmıştır. Anketin uygulanmasında, "tesadüfi örnekleme yöntemi" esas alınmış ve bu çerçevede 210 anket formu dağıtılmıştır. Araştırma 01-28 Ekim 2014 tarihlerini kapsayan dört haftalık bir zaman diliminde yapılmıştır. Katılımcılar tarafından eksik cevaplanan anketler değerlendirme dışı bırakılmış ve sonuç olarak 193 anket değerlendirilmeye alınmıştır. Anket formu 7 adet çoktan seçmeli demografik bilgi, 18 adet ise aydınlatılmış onamla ilgili farkındalığı ölçmeye yönelik 1'den 5'e çoktan seçmeli likert tipi ölçekten oluşmaktadır. Anketlerden elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılmış ve SPSS 15 istatistik analiz programında analiz edilmiştir. Katılımcıların demografik özelliklerini tespit etmek için frekans analizi yapılmıştır. Değişkenlerin aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmıştır. Bağımsız değişkenlerle bağımlı değişken arasındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla korelasyon analizi yapılmıştır. Aydınlatılmış onama dair farkındalığın cinsiyetlere göre farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışma sonucunda erkeklerin aydınlatılmış onama dair farkındalıklarının, kadınlara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (4,00>3,00, p=0,004 ve p<0,05). Ayrıca sosyal güvence düzeylerine göre aydınlatılmış onam farkındalık düzeylerinin farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Emekli Sandığı tarafından sigortalanan hastalar en yüksek farkındalık düzeyine sahipken, hiçbir sosyal güvencesi bulunmayanlar en düşük aydınlatılmış onam farkındalık düzeyine sahiptirler (p=0,012 ve p<0,05). Yapılan araştırma sonucunda; katılımcıların aydınlatılmış onama dair farkındalıklarında cinsiyet ve sosyal güvence düzeyi değişkenlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuş, diğer değişkenlerde ise istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olmadığı tespit edilmiştir.Öğe İşkoliklik ve benlik saygısı arasındaki ilişkide örgütsel desteğin aracılık rolü: sağlık sektöründe bir araştırma(Sakarya Üniversitesi, 2019) Çiftçi, Gamze Ebru; Çankaya, MuhammetBu çalışma, çalışanlarda işkoliklikle benlik saygısı ilişkisinde algılanan örgütsel desteğin aracılık rolünü tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma verilerini elde etmek için, Çorum ilinde bir kamu hastanesinde görev yapan 200 çalışana anket form uygulaması gerçekleştirilmiştir. Anket formunda demografik sorular dahil olmak üzere, hastane çalışanlarında işkoliklik, algılanan örgütsel destek ve benlik saygısını ölçmeye yönelik, ülkemizdeki çalışmalarda yaygın kullanılan geçerlilik ve güvenirlik analizleri yapılmış üç ayrı ölçek kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS programında belirli analizlere tabi tutulmuştur. Çalışma sonucunda: algılanan örgütsel desteğin; işten zevk alma (işkoliklik alt boyutu) ile kendini sevme (benlik saygısı alt boyutu) arasındaki ilişkide, işten zevk alma (işkoliklik alt boyutu) ile öz-yeterlilik (benlik saygısı alt boyutu) arasındaki ilişkide ve işe güdülenme hissi (işkoliklik alt boyutu) ile kendini sevme (benlik saygısı alt boyutu) arasındaki ilişkide kısmı aracılık rolü olduğu ve yine algılanan örgütsel desteğin; işe güdülenme hissi (işkoliklik alt boyutu) ile öz-yeterlilik (benlik saygısı alt boyutu) arasındaki ilişkide kısmı aracılık rolünün olduğu tespit edilmiştir.Öğe Türk medyasının sermaye yapısı ve siyasal iktidarla ilişkisi üzerine bir inceleme(Hitit Üniversitesi, 2012) Dursun, OnurKitle iletişim araçları, ekonomik ve politik güçler arasındaki çeşitli ilişkileri nedeniyle gerçekleri ifade etmede yetersiz kalabilmektedir. Haberi yorumlayarak yazma düşüncesi, Birinci Dünya Savaşından bu yana kabul edilmiş bir yöntemdir. Hatta köşe yazarlığının gelişmesinin temel gerekçelerinden birisidir. Okuru doğru bilgilendirme ilkesi doğrultusunda hareket edildiği sürece, haberi kurgulayan muhabir yorum dahi olsa habere müdahale etme hakkına sahiptir. Fakat hegemonik güçlerin beklentilerine yönelik kurgulanan metinlerde gerçekler doğrudan ifade edilememekte/edilmemektedir. Bu tür haber metinlerinde hegemonik güç eleştirileri ya kısmen vardır ya da yokluk düzeyindedir. Aynı tutum diğer haber metinleri için de geçerli olabilmektedir. Yani her türlü haber metni, bir şekilde söylem kısıtlamasıyla, oto-sansürle karşı karşıya kalabilmektedir. Özellikle liberal medyada, bu tavır kendisini hissettirmektedir. Bu çalışmada, sermaye yapılarının ve siyasi merkezlerin medyanın içeriğini etkilediği düşüncesiyle, Türkiye'deki medya organizasyonlarının sermaye yapıları ve siyasetle olan bağlantılarına dair, veriler doğrultusunda bir inceleme gerçekleştirilmiştir.Öğe Medyada gerçekliğin inşasında okurun rolü (Hürriyet Gazetesi okur yorumları üzerine bir analiz)(Hitit Üniversitesi, 2012) Dursun, OnurGünümüzde medya organizasyonları, haber metinlerinde gerçekleri ifade etmede yetersiz kalabilmektedir. Bu gibi durumlarda devreye okur girerek, yorumlarıyla haberde ifade edilmeyen bilgileri ifade etmekte veya metnin boşluklarını tamamlamaya çalışmaktadır. Veya haber metnini, metnin sunmuş olduğu bilgiler dışında tartışmaya açabilmektedir. Medya organizasyonları, çeşitli kâr ve çıkar ilişkilerinden, diğer bir ifadeyle siyasal iktidarla olan yakınlıkları ve kendi sermaye ve mülkiyet yapılarından dolayı (medya organizasyonlarının) geliştirdikleri oto-sansür mekanizmaları, haberlerin bütünüyle şeffaf bir şekilde kurgulanmasına engel teşkil edebilmektedir. Özetle liberal medya, olayların gerçek boyutlarını veya olası sonuçlarını haber metinlerinde açık bir şekilde anlatmamakta ama okurun bu doğrultuda bir tavır takınmasına izin vermektedir. Böylece sorumluluğu kısmen okur yüklenmektedir. Bu çalışmada metinlerin özellikleri, okur türleri üzerinde durulmuştur. Farklı düşünürlerin alımlama kavramına ilişkin düşüncelerine değinilmiştir. İnternetmedyasında yayınlanan haber metinlerine okuyucunun, yorumlarla nasıl müdahale ettiği üzerinde durulmuştur. Örnek olarak Hürriyet gazetesinin internet sitesinde yayınlanan dört farklı haberi ve bu haberlerin yorumları analiz edilmiştir.